L-12

319 56 25
                                    

Gece yaptığı itirafın ardından dörtlünün sorularının ardı arkası kesilmemişti. Felix'in diğer insanlara kıyasla birçok açıdan oldukça farklı olduğu bariz ortadaydı. Changbin'in anlattığı kadarıyla tanımış olsalar da böyle bir zorluk yaşamasına üzülmüş, arkadaşlarınınsa birine bu kadar derin duygular besleyebilmesine ise sevinmişlerdi.

Duygularının karman çorman olduğu, neredeyse tüm önlemli itirafların yaşandığı uzun gecenin ardından bir hafta geçmişti. Arkadaşlarından aldığı destekle çok daha iyi hissediyordu. Sırtına binmiş yükün büyük bir çoğunluğundan kurtulmuştu. Her şeyden önce artık Felix'i hayatında nasıl bir konumda istediğinden emindi. Onun hakkında olabildiğince her şeyi öğrenmek ve kalbini çalmak için elinden geleni yapacaktı.

Birkaç gün önce kütüphaneye gittiğinde gözleri Felix'i arasa da bulamamıştı. Jeongin'e sorduğunda ise küçüğünün hasta akrabası için üç günlüğüne izin aldığını öğrenmişti. Geçmiş olsun bahanesiyle kısacık da olsa konuştuklarında içine su serpilmiş, sessizce çalışmasına dönmüştü.

Şimdi ise Han Nehri'nin yakınlarındaki kafede Felix'i bekliyordu. Önceki gün Seul'e geri döndüğünü öğrendiğinde boş vakti varsa eğer birlikte zaman geçirebileceklerini söylemiş, zaten izninin devam ettiğini söyleyen sarışın ise seve seve kabul etmişti. Heyecanlıydı. Onun için sık duyumsamadığı bir şey olsa da küçüğünü özlemişti. Öte yandan atacağı adımları düşündükçe organları gıdıklanıyordu.

Heyecanını bastırmak için baktığı telefona daldığı sırada masasına bırakılan çantayla irkilmişti. Başını kaldırdığında ise özlediği parlak gülümsemeyle karşılaştı. Yüzündeki çarpık gülüşle baş selamı verirken birkaç günde değişen yüzünde gezdirdi bakışlarını. Sarı saçları biraz daha uzamış güzel güzünü daha çok ortaya çıkarmıştı.

"Geç kalmadım değil mi?"

"Hayır hayır. Ben de on dakika önce gelmiştim zaten."

"İyi o halde. Ne içersin?"

Changbin, masaya gelen garsona siparişleri verirken Felix'in bakışları masaya dayadığı kollarına takılmıştı. İnanılmaz bir vücudu vardı ve bunun için sıkı çalıştığı belliydi.

"Kütüphanedeki yerin epey görünüyor. Son ziyaretimde Seungmin çocukların gürültüsüyle baş edemedi sanırım, hikaye saati sadece 15 dakika sürdü."

Kıkırdadı küçük olan.

"Çocuklarla arası pek iyi değildir. Bana alıştıkları için sorun çıkarmış olabilirler. Ben de onları çok özledim."

"Çocukları seviyorsun , onlarla ilgilenebileceğin daha uygun bir yerde çalışmayı hiç düşünmedin mi?"

"Düşündüm ancak engeli olan kişilerin böyle meslekler için belirli sınırları var, hyung. Ben de belirtilen yüzdeliğin çok üstünde olduğumdan vazgeçmek zorunda kaldım."

Changbin, buruk tebessümüne karşın ışıltısını kaybetmeyen gözlerine baktıkça içinde bir şeylerin ciğerlerine battığını hissediyordu.

"Bir kütüphanede çok sevdiğin kitapların arasında çalışıyorsun. Ben de dahil birçok insana iyi geliyorsun, bir şeyler öğretmeye çalışıyorsun. Kendinle gurur duymalısın, Lix."

Küçük olanın buğulu gözleri ışıldarken kıkırdayarak içeceğine uzanmıştı. Teşekkür ettiği sırada bakışlarını kaçırsa da Changbin gizlemeye çalıştığı kızarmış yanaklarını çoktan fark etmişti.

"Teşekkür etmek yok diye anlaştığımızı sanıyordum."

"Tanışalı çok olmuyor ama bu düşüncelerin o kadar ince ki... Üstelik sık duymadığım şeyleri bu kadar samimi bir şekilde dile getirmen beni çok mutlu ediyor."

Lavinia | changlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin