biraz dinlenme arası

2.3K 286 27
                                    

6*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

6*

Jeon Enrico Jungkook, Toskana'ya aşıktı.

Altı yaşında ilk kez gelmiş olduğu bu şehir ve Pienza kasabası, onun hayatının yeni başlangıç yeriydi. Kasabanın dışında kalan iki katlı taş evin geniş bahçesinde bulunan ahşap koltukta otururken burayı sevdiğini, hayatını burada geçirmek istediğini düşündü bir kez daha. Kim Taehyung, Jungkook'un büyükbabası ile uzun bir yürüyüşe çıkmış, sıcak hava yüzünden yerinden kıpırdamak istememişti. Güneşe engel olan tente, bahçede bulunan şeftali ağaçlarının gölgeleri ona iyi geliyordu. İlk geldikleri günün yorgunluğu üzerinden tamamen atılmıştı.

"Senin için papatya topladım."

Kim Taehyung bahçe kapısını açarken konuştu, Jungkook okumakta olduğu kitabı bırakarak ona ilerledi ve elindeki papatyaları aldı. Büyükbabası yanından geçerek eve ilerlerken Taehyung kollarını tamamen onun bedenine sardı. "Bu kasabada gezerken kendimi filmin içinde hissettim." dedi Taehyung, koltukta yan yana oturduklarında onu kendine daha çok çekmesine gülümsedi Jungkook. "O film Crema'da çekildi, Lombardiya'ya bağlı. Milano'ya yakın ve bizden oldukça uzakta ama evet, benziyor." dedi, elindeki papatyaların yapraklarını okşarken, onun bedenine uzanıyordu. Jungkook onu çok seviyordu, Kim Taehyung için her şeyi yapabilirdi, bazen bu korkutuyordu onu. "Filmi bırakalım şimdi, akşam ne yapmak istersin?" diye sordu Taehyung, sevgilisinin o filmi pek sevmediğinin farkında olarak değiştirmişti konuyu. Jungkook sevmiyor değildi ama yine de, hoşuna gitmeyen durumlar vardı. "Bilmiyorum, ben seninle uyumak dışında hiçbir şey istemiyorum." dedi, uzanarak onun çenesini öptü. "Çenemi çok seviyorsun sen." dedi Taehyung, sevgilisinin dudaklarını öptü.

"Evet, bazen traş olmuyorsun ve orada birkaç tüy beliriyor. Hoşuma gidiyor."

Büyükbaba elinde su dolu, şeffaf bir vazo ile bahçeye çıktı. "Anna çok güzel bir limonata hazırlamış, içine de vişne liköründen koymuş biraz. Rico, papatyalarını koyalım." dedi, Jungkook papatyaları vazoya yerleştirirken, "İtalyanlar kahvelerine bile likör koyabilir, sevgilim. Bana en tuhaf gelen buydu." dedi, papatyaları düzelttikten sonra arkasına, Taehyung'un göğsüne yaslandı yeniden. "Evet, çok severiz." dedi büyükbabası, tatlı bir İtalyan aksan ile konuşuyordu İngilizce'yi ve hoş geliyordu kulağa. "Ben de likör severim, hafif, meyveli olanlar hoşuma gidiyor." Büyükannesi elinde dört büyük limonata dolu bardakları koyduğu tepsi ile çıktı bahçeye. Üzerinde krem rengi, çiçekli bir elbise vardı. "Teşekkür ederim büyükanne." Jungkook iki bardağı alarak kendisine doğru çekti. "Keşke hep burada kalsan Rico, bu eve neşe getiriyorsun. Büyükbaban çok sıkıcı bir insan, tüm hayatı okumakla geçiyor." Büyükannesi şikayetlerini sıralarken Jungkook gülümsüyordu.

Kasabanın sakinliği tüm yarışların heyecanı, gürültüsü, karmaşası içinde iyi gelmişti onlara. Jungkook üzerindeki suçluluğu bir nebze olsun atabiliyordu şimdi. Yaptığının verdiği yük omuzlarında ağırlık yaparken Taehyung bunu biliyormuş gibi omuzlarına dudaklarını değdiriyordu hep. "Güzel sevgilim." diye mırıldandı kulağına, vişne likörü ve limonatanın birbirine karışan tatlarını sevmiş görünüyordu. "Sen daha güzelsin ama seninle kavga girmeyeceğim." dedi Jungkook, büyükbabası ona seslendi. "Enrico, bu eve geldiğinde altı yaşındaydın, hâlâ ilk gün gibi hatırlıyorum çekingen hallerini." Dilini bile bilmediği bir ülkede terk edilmiş, tek başına kalmıştı.

hang on to moment' taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin