İş için dosyalarımı düzenlenmeyi biraz önce bitirmişken birden kendimi bilgisayarımdaki fotoğraf arşivimi didiklerken bulmuştum. Üniversite döneminden gitar çalarken çekilmiş bir fotoğraf dikkatimi çekti. Ders arasında çoğunlukla vaktimi böyle geçirirdim. İtiraf etmek gerekirse bu sayede biraz popüler bir öğrenciydim. Her zaman topladığım uzun saçlarım vardı ve o senelerde bile zamanımın neredeyse tamamını gitarlarla harcıyordum. Fotoğraftaki diğer insanlara baktığımda bir kişi hemen gözüme çarptı. O keskin güzel gözlerini ilk kez gördüğüm günü çok net hatırlıyordum. Spor salonunda ağırlık çalışırken göz göze gelmiştik. Neredeyse dengemi kaybedip kendimi sakatlayacaktım. Ondan sonrasında aynı okulda olduğumuz için arkadaş gruplarımız ara sıra bir araya gelir ve eğlenmeye giderdi. Bir keresinde ihtiyacı olduğu için uğurlu kol saatimi ona ödünç vermiştim. Bu saat hayatımdaki en değerli eşyaydı. Hiç tereddüt etmeden ödünç verdiğim tek kişi de oydu.
Her zaman onunla yakınlaşmak için fırsat kollamıştım fakat bunu yapana kadar mezun oldum. İzini tekrar bulduğumu sandığımda ise o çoktan Amerika'ya taşınmıştı. Bu duyguların bir adı var mıydı bilmiyorum. O zamanlar ona fazlasıyla ilgiliydim ve en yakını olmak istiyordum.
Ofisimin kapısının çalındığında beni maziye sürükleyen düşüncelerimi fotoğrafla birlikte kapattım.
"Girin!" Gri takım elbiseli orta yaşlı adam elinde birkaç dosyayla içeri girdi.
"Benden istediğiniz gibi yatırım yapabileceğiniz birkaç yerin bilgilerini getirdim genç efendi" Elindeki dosyaları masama bırakırken gülümsemeyi ihmal etmedi.
"P'Boss neredeyse 30 yaşına geldim. Hala beni genç efendi olarak mı çağırmak istiyorsun?" Karşımdaki orta yaşlı adamı çocukluğumdan beri tanıyordum. Babamın en çok güvendiği sağ kolum dediği kişiydi. İşlere dahil olduğumda babam şirkette değilken bana yardım ediyordu.
"Ben bu dünyadan göçene kadar benim için genç efendi olarak kalacaksınız" Kıvrak zekâlı ihtiyar beni nereden vuracağını çok iyi biliyordu. Ailem ve yakın olduğum kişilere karşı oldukça duygusal bir karakterim vardı. Yakın olduğum birini kaybetme fikri beni ürkütüyordu. Bu yüzden konuşmak yerine kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdim.
Dikkatimi biraz önce masama bıraktığı dosyalara çevirdim. Birkaç yerin fotoğrafları ve bilgileri vardı. Hepsi yatırıma ihtiyacı olan yerlerdi. Fakat benim aradığım çok kazanan sıradan bir yer değildi. Ruhu olan beni cezbedecek bir mekân istiyordum.
Üzerinde 'La Luna' yazan son dosyayı açtım. İsmi kulağa hiç fena gelmiyordu. Sahibinin bilgilerindeki ismi görünce ilk başta inanamadım. Bir an için az önce eskiyi hatırladığım için yanılsama yaşadığımı düşündüm. Tekrar baktığımda hala Nattawin Wattanagitiphat yazıyordu. Daha fazla düşünmemi gerektirecek bir şey kalmamıştı.
"Akşam La Luna'ya gideceğim. Bana iki taraf içinde yararlı bir anlaşma metni hazırlar mısın?" P'Boss hangisini seçtiğimi görmek için masama doğru değildi.
"Genç efendi bu seçenekleriniz arasında en küçük ve en az kazanç sağlayan yer. Yani emin misiniz?" P'Boss seçimim konusunda biraz endişeli görünüyordu.
"Bu yerin sahibine ve zevkine kendimden daha çok güveniyorum." P'Boss başıyla onayladıktan sonra anlaşma metnini hazırlamak için kendi ofisine gitti.
*
Işıklı tabelada 'La Luna' yazan yerin girişinde arabadan indikten sonra anahtarı görevliye teslim ettim. Üstünde desenler olan koyu kahverengi kapıya bakarken konseptin tahmin ettiğim gibi vintage olduğunu anlamam uzun sürmedi. Ardından bir görevli kapıyı benim için açıp içeri girmem için yönlendirdi. Tavanı altın yaldızlı kemeri bulunan yerleri dama renkli döşemesi olan antreden geçerken dekorasyonu objektif olarak yorumlamaya çalıştım. Şimdiye kadar gözüme batan herhangi bir unsuru yoktu. Işık yansıtılan duvarlarında yine altın renklı yıldız renkleri vardı. İsmi La Luna olduğu için miydi bilmiyorum ama biraz gece göğünü anımsatıyordu. Loca kısmına geldiğimizde ortam biraz daha loş olmaya başlamıştı. Açık renkli duvarların üst kısmında birçok siyah beyaz vintage fotoğraf yapıştırılmıştı. Koltuklar hoş bir lacivert tonundaydı. Birleştikleri yerde kuzgun şeklinde kırmızı abarjurlar konulmuştu. Her detayını tek tek kendisinin seçtiğini biliyordum. Çünkü o bu tarz detaycı biriydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Öptüğü Çocuk - MileApo
Teen FictionBenim ilgilendiğim tek şey ortamın en aydınlık yeri olan bar tezgahı ve arkasında dikilen koyu tenli silüetti. Bakışlarımı açık sarı renkteki kokteyl bardağından kaldırıp onun yakışıklı yüzüne baktım. Beni hatırlamadığına artık emin olmuştum. Ufak...