2 - Sarılmak

317 35 17
                                    


Anlaşmayla ilgili konuşmak için ofisine geçtiğimizde etrafa şöyle bir göz attım. Barın konseptinin aksine oldukça sade bir yerdi. Ortada ahşap bir masa önünde misafirleri ağırlamak için koltuklar vardı. Arka tarafta genişçe bir dolap ve kütüphane duvarı boydan boya kaplarken köşeyi mini bar süslüyordu.

"Buyurun oturun lütfen." Masanın diğer tarafındaki koltuklardan birini işaret ederken çekmecesinden çıkardığı işlemeli tabakasından bir tane sigara aldı. Geçmişte sigara içtiğini hatırlamıyordum fakat aradan oldukça uzun bir zaman geçmişti. İnsanlar ve onların alışkanları elbette değişebilirdi.

Sigarasını yakmak için çekmecesini karıştırırken cebimden Dunhill'in antika modeli kırmızı çakmağımı çıkardım. Dudaklarının arasına yerleştirdiği tütün çubuğunun ucu ateşe teslim olurken Apo ikram etmek için tabakasını bana uzattı.

"Kullanmıyorum." Ciğerlerine çektiği dumanı başını geriye atarak hava üfledi.

"Sigara kullanmıyorsunuz ama çakmak taşıyorsunuz. Bakabilir miyim?" Çakmağı ona uzattım. Metal objeyi elimden alırken parmaklarıma değmeyi es geçmedi.

"Uzaktan bakınca benzettiğimi düşündüm ama babamın en değerli eşyalarından biri olan yeşil mermer desenli çakmağının aynısıymış. Öldüğünde bana bırakacağını ve zamanı geldiğinde ona iyi bakmam gerektiğini söyler durur." Sanki babasının sözlerine anlam veremiyormuş gibi gülümsedi.

"Uğurlu eşyalarımdan biridir. Üstelik bu gibi durumlarda işe yarıyor" dedim sigarasını işaret ederek. Bir eliyle sigarasını tutarken boştaki elini çenesinin altından boynuna doğru gezdirdi.

"Uğurlu eşya diye bir şey yoktur. Bir şeylere anlam yükleyen biz insanlarız." Cevabımı beklerken gözleriyle zihnimin derinlerini kurcalamak istiyor gibiydi. Dumanın dudaklarını arasından havaya karışmasını bir kez daha izledim.

"Önemli birinden önem bir hediyeydi diyelim." Bir anlığına gözlerimi kapatıp anlatmamı istememesini umut ettim. Bu konuda konuşmak için kendimi hazır hissetmiyordum. Hiçbir zaman da hissedemeyecektim gibiydim.

Sanki aklımı okumuş gibi "Hikâyenizi belki başka bir gün dinlerim" dedi. Az önce barda benden aldığı dosyayı açarak anlaşma metnini okumaya hazırlandı.

"Şimdi gelelim burada bulunmamızın asıl sebebine." Bir süre boyunca hiç konuşmadan bütün detaylara dikkat etmek istercesine kâğıttan gözlerini ayırmadı.

Ben sessizlik içinde beklerken gözlerini kaldırarak tekrar bana baktı.

"Bu konuda gerçekten emin olup olmadığınızı son kez sormak istiyorum. Eğer burayı oyun alanınız olarak görecekseniz hemen şimdi bu anlaşmayı yapmaktan vazgeçelim. Zaten çok paranız var kendinize sıfırdan bir yer açabilirsiniz." Dudaklarımı birbirine bastırıp burnumdan derin bir nefes aldım. Neden niyetimdeki ciddiyeti bir türlü anlamak istemiyordu. Beni engellemek için fazla ısrarcı davranıyordu.

"Öncelikle tamamen yönetimi bende olacak bir barla ilgilenecek kadar boş vakte ne yazık ki sahip değilim. Anlaşmada da belirttiğim üzere buradaki işlerinize karışmak gibi bir niyetim yok. Yenilikler için ortak kararlar almak benim için yeterli." Daha fazla üstelemeden kendisine ayrılan yeri zarifçe imzaladı.

"Yeni ortaklığımız hayırlı olsun." Ayağa kalkıp tokalaşmak için elimi uzattığımda az önce bitirdiği sigarasının izmaritini kül tablasına bastırdı. Koltuğundan kalkarak yavaşça yanıma geldi. Karşımda dikilirken aşağı yukarı aynı boyda olduğumuzu fak ettim. İnce parmakları zarifçe elimi kavradığında bana nazik bir gülümseme sundu. Bu birkaç saat içinde gördüğüm en samimi ifadesiydi.

Güneşin Öptüğü Çocuk - MileApoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin