Yanı başımda konuşmaya devam eden sesler beni derin ve huzurlu uykumdan yavaşça çekip çıkardı. Gözlerimi açmasam da ne dediklerini net bir şekilde duyabiliyordum. Göğsümdeki sıcaklık Apo'nun hala orada olduğunu belli ediyordu. İkimizin de gömlekleri yeri boylamıştı pantolon fermuarlarımız ise hala açıktı. Gözlerimi araladığımda Jeff, Bible ile koltuğun tepesinde ayakta duruyordu. Pong ve Notd ise teklilere yayılmıştı.Jeff gülerek "Bible'ı çocuğun kanepesinde işi pişirerek mi teselli ettiniz? Bravo size" derken gülerek dirseğiyle yanındaki Bible dürttü. Arsız kuzenimin kafasını patlatmak istemem normal miydi acaba.
"Kes sesini Jeff" dedikten sonra başımın altındaki minderi ona fırlattım. Bağırırsam Apo uyanabilirdi daha da kötüsü mevcut durum yüzünden utanabilirdi. Tek elimle yerdeki gömleğe uzandım. Bu yamyam sürüsünün onun üstsüz bedenini görmesine izin veremezdim. Gömleği Apo'nun üzerine örterken diğerlerine susmalarını işaret ettim. Esmer güzeli göğsümde bir bebek gibi mışıl mışıl uyuyordu. Yanağına gölgesi düşen uzun kirpiklerine bakarken şekilli dudaklarını öne uzatmıştı. O dudakları öpmekten usanmayacağımı biliyordum. Hayatım boyunca hiçbir şeyden bu kadar emin olmamıştım.
Odadaki dörtlü hala birbirine işaret edip kıkırdamaya devam ediyordu. Bir kez daha sessiz olmaların için uyaracakken Apo'nun telefonunun mesaj bildirim sesi duyuldu. Üzerimdeki beden gözlerini kırpıştırırken yanağını göğsüme sürttü. Tam şu an da onu yiyip bitirmek istiyordum.
Uyku mahmurluğu sesiyle "Günaydın" diye mırıldanıp öpmek için öne uzandığında bakışlarımı benim çetenin üzerinde gezdirdim. Apo'da bakışlarımı takip ettiğinde odada bize eşlik eden dört yüzsüz piçi gördü.
Onlara dönüp şirince gülümseyerek "Günaydın çocuklar" dedi. Koltukta doğrulduktan sonra el yordamıyla az önce mesaj gelen telefonunu aramaya koyuldu. O sırada üstüne hala bir şey giymemişti. Gömleğini ona uzattığımda üzerine geçirdi fakat düğmelerini iliklemedi. Kanepenin yan tarafına sıkışmış telefonuna ulaştığında ekrana bakınca yüzü düştü.
"Bencil piç yine bir korkak gibi kaçmış." Söylediği cümleden sonra ortam buz kesti. Bible'ın yüzü ciddileşirken dişlerini sıktığı için çenesi seğirdi.
Apo başını kaldırıp ona bakarken "Bible?" diyerek sordu. Bu aslında içinde birçok soru barındıran bir tondaydı.
Bible onun omzunu sıkarken "Merak etme P'Po. İyi olacağım. Sadece parçalarımı içinde eritebileceğim bir ateşe ihtiyacım var" dedi. Apo omzundaki eli sıkarak güvence vermek istedi ama nasıl yapacağından emin değil gibiydi.
"Bu akşam hepinizi La Luna'ya bekliyorum. Hatta P'Tong'u da çağıralım." Apo bugün keyfinin yerinde olduğunu bıcır bıcır konuşmasıyla belli ediyordu. Kimsenin itiraz etmesine izin vermeden ayağa kalktı.
Işıldayan gözlerle bana baktığından gidelim demek istediğini anlamıştım. Bible'ın kulağına eğilip "Dün gece için üzgünüm" dediğini zar zor duyabiliyordum.
"Hiçbir şey görmedim, duymadım, bilmiyorum." Bible kocaman gülümsediğinde içim rahatlamıştı. Hala tamamen iyileşmediği buruk bakışlarından anlaşılıyordu.
Benim eve geldiğimizde önce beraber minik samimi anların yaşandığı beraber duşumuzu yaptık. Salondaki büyük kanepede yayılmışken ıslak saçlarını etrafa savuruyordu. Narenciye aromalı duş jelimin kokusu teninden etrafa yayılıyordu. Şu an karşımda ıslak bir kedi yavrusu gibi görünüyordu. Telefonunu eline aldığında "Bible için ne yapacağız?" diye mırıldandı. Onu uzun süredir tanıyan ben olmama rağmen Apo kalbi kırık çocuğa gerçekten çok değer veriyormuş gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güneşin Öptüğü Çocuk - MileApo
Roman pour AdolescentsBenim ilgilendiğim tek şey ortamın en aydınlık yeri olan bar tezgahı ve arkasında dikilen koyu tenli silüetti. Bakışlarımı açık sarı renkteki kokteyl bardağından kaldırıp onun yakışıklı yüzüne baktım. Beni hatırlamadığına artık emin olmuştum. Ufak...