[. 2 .]

1.2K 101 43
                                    

Merhaba arkadaşlar biraz geç bir saatte paylaşıyorum ama zamanım yok bu aralar ;)
Telefondan yazdım umarım çok hatayla karşılaşmazsınız.


Fırtına geceden beri dinmemişti. Manisa sessiz sakin bir yerken her tarafı suyla kaplı olan İstanbul'un ise soğuğu, rüzgarı, yağmuru, çamuru hiç bitmiyordu.

Mahidevran, odasının terasında elini demir korkulukların üzerine bırakmış, yağmurun onu ıslatmasına aldırış etmeden has bahçeyi izliyordu. Mustafa, sabahın erken saatinde Gülşah hatunla birlikte mektebe gitmişti. Büyümüştü artık yüreğinde bu gerçeği bir türlü kabullenemediği küçük oğlu. Bu gerçeği düşündükçe kalbi buz kesiyordu sultanın. Ya taht sevdasına kurban giderse? Ya ilerde doğması büyük olasılık olan diğer şehzadelerin kirli oyunlarına alet olursa? Ya eli kana bulanırsa diye düşünmekten alıkoyamıyordu kendini.

"Allah'ım sen koru" dedi yüzünü göğe doğru kaldırıp yağmur damlalarının teninden süzülüp gitmesine müsade ederek. Serin damlalar yüzünden bedenine doğru aktıkça tüm korkularını, öfkesini, kırgınlıklarını da yıkıyordu sanki.

"I..ıhhım!"

Öksürük sesi duyduğunda Mahidevran boynunu düzeltip önüne baktı ve gülümsedi. Bu sesin sahibini tanıyordu. O kızdı, dünkü yaygaracı cariye...

Arkasına döndü Mahidevran ve hafif rüzgarla odanın içerisine doğru savrulan beyaz tül perdelerin arasından geçerek kapıya doğru yürüdü.

Kapı önünde bekleyen genç kız gözlerindeki aynı hırslı ifadeyle gelişini izliyordu. Tam önünde durdu Mahidevran ve yüzü cariyenin kızıl saçlarına dokunacak bir şekilde dudaklarını kulağına yaklaştırdı. Usulca fısıldadı.

"Ihım değil, sultanım diyeceksin!"

Tekrar doğrulduğunda bu sefer karşılaştığı manzara daha fazla eğlenceli bir hâl aldı sultan için. Zira önündeki genç kız kaşlarını iyice çatmış öfkeyle gözlerinin içine içine bakıyordu.

"Sana hiçkimse bir sultanın gözüne doğrudan bakmanın yasak olduğunu söylemedi mi?"

Bu soruyu sorarken Mahidevran'ın eğlendiği her halinden belliydi. Çünkü her ne kadar bir sultanın gözünün içine bakmanın yasak olduğunu vurgulasa da bir o kadar da cariyenin bakışlarından kopmamak için gözlerinin her hareketini takip ediyordu.

Cariye, yanakları öfkeden kızardığında başını önüne eğerek sağ eliyle yolduğu sol elinin parmaklarına baktı. Bu durumu Mahidevran da fark etmiş olacaktı ki öfkeyle kaşlarını çatarak, "Ellerine zarar vermeyi bırak," diye buyurdu ve arkasına döndüğü gibi odasının salon bölümüne doğru yürüdü.

"Bundan sonra burada, benim yanımda kalacaksın. Sadece bana hizmet edeceksin. Ben kendi emrimde olan cariyeyi Mustafam'a verdim. Artık seninle baş başayız yaygaracı hatun."

Geçip makamına kuruldu Mahidevran. Elini döşeklerin üzerine bırakırken gülümseyerek önünde duran kıza baktı.

"Adın nedir hatun?" diye sordu istikrarla. Genç kız ise cevap vermekte acele etmeksizin bakışlarını yağmuru izlediği kare camlardan ayırarak sultanın yüzüne döndü ve, "Alexandra" diye cevapladı tek nefeste.

Bu adı ona babası vermişti. Canım babam diye düşündü o an Alexandra, acaba o ne hâldeydi? One ne yapmışlardı?

Gözlerinin dolduğundan habersiz genç cariyenin aklından düzinelerce birbirine benzer sorular geçerken bir anda tüm düşüncelerinden sıyrılacağı o sesi duydu.

Aşk Yakar | GxG | Mahidevran + HürremHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin