[. 4 .]

669 68 20
                                    

Helüüü :)

HürMah derler ama MahRem daha güzel ship adı gibi geliyor bana😄



——

Bu sabah erkenden Malkoçoğlu'yla Mustafa'nın kılıç talimi dersi vardı. Mahidevran, Malkoçoğlu'yla konuşmak istediği için Mustafa'yı derse bizzat kendisi götürmüştü. Ders bitiminde Gülşah ter içinde kalan şehzadeyi apar topar hamama götürürken Mahidevran da göz göze geldiği Malkoçoğlu'na onunla konuşmak istediğini belirten nazik bir baş selamı vermişti. Sarayda belirli kurallar ve disiplin vardı. Erkeklerin kadınlarla öyle uluorta ortalıkta görünmesi pek hoş karşılanmazdı. Bu yüzden de Mahidevran önden yürürken Malkoçoğlu da birkaç adım gerisinden onu takip ediyordu. Labirent gibi kesilmiş yeşil yapraklı bitki örtüsünün arasında ellerini karnının üzerinde birleştirmiş olan sultan gözden yeterince uzaklaştıklarına ikna olduğunda yürümeyi bıraktı. Otoriter bir edayla omuzlarını dikleştirirken arkasında onu bekleyen adama döndü ve sorgulayıcı bakışlarını Bali Beyin üzerinde dolaştırdı. "Kosova harekatında baş komutan sendin değil mi?"

Sorusu beklenmedikti. Bali Bey, kaşlarını çatarak kafasını hafif geriye attığında, "Anlayamadım sultanım, bunu neden soruyorsunuz?" diye yanıtladı. Mahidevran'la zaman zaman çeşitli konular üzerinden mütâlâa yaptıkları için merakını kadına belirtmekten çekinmemişti. Fakat yine de gözlerine bakan yeşillerin bu soruyu sorduğu an öfkeyle parladıklarını fark etti ve bu durum Bali Beyin boğazının kurumasını sağladı.

Mahidevran, komutanın sorusunu cevaplamadı. Onun yerine yüzündeki keskin ifadeyi koruyarak, "Sen miydin değil miydin?" diye sordu tekrar. Bali Bey, kısa bir kafa hareketiyle başını oynattı ve kadının yüzündeki gergin ifadenin daha da büyümesini sağladı. "Anlayamıyorum sultanım, yüzünüzün bu haline sebep olan şey nedir? Evet, o harekatın komutanı bendim ama her şey kusursuz halloldu, düşmanı her zamanki gibi alt ettik."

"Onlar benim halkımdı," diye gürledi sultan. Yüzündeki her kas öfkeyle titrerken Bali Beye biraz daha yaklaşıp tam dibinde durdu. Boy farkına rağmen otoriter duruşuyla adama aşağıdan yukarı baksa da aslında bakışlarındaki tehditkâr pırıltıyla tam olarak tepeden aşağıya bakıyordu. "O topraklar benim toprağım! Benim vatanım!"

"Affınıza sığınırım sultanım ama bu savaş padişahın emriydi ve ben..." Bali Bey, zümrüt yeşili gözler ona bu kadar yakından ve bu kadar öfke dolu bir bakışla bakarken konuşmakta güçlük çekiyordu. "Yapmak zorundaydım."

Mahidevran, bakışlarını adamın katran karası gözlerinden çekerek birkaç adım geri çekildi ve işaret ve başparmağıyla burun kemerini sıkarak birkaç saniye daha duyduklarının ardından nefesini düzene sokmak için bekledi. Bu düzen yıllardır böyle işliyordu. Askerin bir suçu yoktu, emre karşı gelmenin bedeli her yerde olduğu gibi bu topraklarda da ölümdü...

"Papaz yaşıyor mu?" diye sordu, aniden dakikalardır asıl merak ettiği soruyu dillendirerek. Elini yüzünden çekip tekrar Bali Bey'in gözlerine baktığında siyah bakışların kuşkuyla parladığını fark etti. "Kiliseyi yerle bir etmişsiniz. Rahibi yaşıyor mu yoksa infaz mı edildi?"

Malkoçoğlu, şaşkınlık içinde ayakta dikilmeye devam ederken kısa süren saniyeler içinde sultanın tüm bu bilgiye nasıl eriştiğini ve en önemlisi de neden savaş sonuçlarını sorguladığını düşündü. Ama düşünmek için yeterli bir zamana sahip değildi. Bir sultanın önünde dakikalarca sessiz bir şekilde dikilemezdi.

"Rahibe ne olduğunu bilmiyorum ben kiliseyi değil, ayaklanmayı başlatan topluluğu alaşağı etmekle meşguldüm. Kiliseyle yeniçeri ilgileniyordu. Açıkçası dönüş yolunda rahibe ne yapıldığıyla ilgili bir soru sormak hiç aklıma gelmedi."

Aşk Yakar | GxG | Mahidevran + HürremHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin