•1•

6K 574 504
                                    

SAÇLARINDA SİGARA KÜLÜ

Lana Del Rey, Cherry.
-23 Eylül.

Taehyung'u dört yıl ardından ilk gördüğüm gün güz başlangıcı ve bir cenazedeyiz.

Ölen kişi onun babası, aramızdaki mesafe yüzünden pek seçemediğim bedeni öylece kazılan çukurun önünde dikiliyor, mezarlığa yayılmış uğursuz sessizliğin arasından izlediğim çökmüş omuzları bu sonbahar gününde karda kışta kalmışım gibi ruhumu üşütüyor.

Bense bir avuç kalabalığın en arkasında, annem ve babamın arasına sığınmış bir hâlde titreyen dudaklarımı birbirine bastırıyor, göğsüme yerleşmiş sancının kaç katını onun ağırladığını düşünerek kendime eziyet ediyorum.

Saat muhtemelen beşi geçmiş olmalı. Şehre ayak basalı yarım gün olmadan kendimi böylesi bir acının bağrında bulmamı henüz sindirebilmiş sayılmam. Gözlerimde sanki toprağa gömülen adam benim kanımdanmış gibi bir boşluk var, yüreğim ise Taehyung'tan uzak durmak zorunda kaldığım her an daha da küçülüyor göğüs boşluğumda. Biraz daha tenim tenine kavuşmazsa şayet uzuvlarım kopacak, bilincim yitip gidecek sanki, bedenim bana ihanet ediyor.

Arkada birkaç kişinin konuştuğunu duyabiliyorum. Sesi en kısık olan, dördüncü katta oturan Bayan Kang. Altmışlarına dayanmış yaşından ve saçlarına düşmüş aklardan bir gram olsun utanmadan mezarlığın en önündeki adamın acısına içerleniyor. Ahlar ve vahlar eksik olmuyor dilinden, hatta bir ara sözü Taehyung'un eski eşine dahi getiriyor.

Yüreğimdeki sancıdan mı yoksa sevgilime kavuşmak için geldiğim bu şehirde onu bıraktığımdan daha eksik bulmamdan mı kaynaklı bilmiyorum lakin dudaklarım bir türlü aralanmıyor. Bayan Kang'a dönüp susmasını söyleyemiyor ya da o kadının ismini, hem de böyle bir günde, nasıl ağzına alabildiği konusunda hesap soramıyorum.

Yazık, diyorlar bir ara Taehyung için. Mezarlığın soğukluğu seslerine de yansımış sanki, duygu kırıntısından eser yok. Ne çok zorluk çektiğinden yakınıyor üçüncü katta oturan ve eski bir subay olan Bay Jae. Birkaç dakika sonra artık fani hayatla bağlantısı kopacak olan adamı ne kadar sevdiğini söyleyip Taehyung'un kayıpları için hissettiği üzüntüden bahsediyor.

Bay Kim'in tabutu kazılan çukura yerleştirilene kadar hepsini sessizlik içerisinde dinliyorum. O sancılı an gelip çattığında ise herkes biraz daha ilerliyor ön taraflara, Taehyung'a destek olmak ve Bay Kim'i saygıyla uğurlamak adına bir avuç toprak atıyorlar.

Böyle anlarda ne yapılır bilmiyorum. Hiçbir kaybın ağırlığını omuzlarımda taşımadığımdan olsa gerek tek bir teselli cümlesi dahi ilişmiyor zihnime, zaten Taehyung böyle eylemleri de hiç sevmiyor. Yarasına merhem sürülmesinden ya da bant yapıştırılmasından nefret eder, üzerini açık bırakıp kendi kendisine kabuk bağlamasının daha iyi olduğunu söyler. Ben de ona ayak uydurur, merhem sürmekten ziyade sızladığında üflemek için yarasının başında beklerim hep. Gitmeden önce öyle yapardım yani, ayrı kaldığımız dört yılda ne acılarla yüzleştiğini bilmiyorum.

Gözlerimin yalnızca toprağı izlediği dakikaların ardından mezarlıktaki hareketlilik odağımı bozuyor ve tanıdık silüetlerin Taehyung'un bedenine yanaşıp acıyan gözlerle baş sağlığı dilemeye başladığını fark ettiğimde her şeyin bu kadar kısa sürede gerçekleşmiş olması bedenimi ürpertiyor. Ölümün varlığı ve acımasızlığını ilk defa o kadar yakınımda hissediyorum, Bay Kim'in cansız bedenini sadece bir saat içerisinde uğurladığımız o anda.

Burnum sızlamaya başladığında ve annem sakince koluma tutunup ismimi zikrettiğinde dakikalar ardından ilk kez konuşup "Siz gidin." diyorum zar zor. "Taehyung'u yalnız bırakmayayım, onunla dönerim ben." Babam anlayışla başını sallayıp kolumu ovuşturduktan sonra annemi ilerletmeye başladığında, onlar da diğer herkes gibi Taehyung'un yanına varıyor.

Saçlarında Sigara Külü || Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin