•4•

2K 387 569
                                    

Mélanie Pain - La Cigarette.
-26 Kasım.

Cebimde anahtar olmasına rağmen ellerimin doluluğundan ayağımla Taehyung'un evinin kapısını hafifçe tekmelerken saat öğlen suları. Dışarı çıkmadan önce üzerime geçirdiğim kaban, kolumun altında taşıdığım şövale ve tuval yüzünden fenalık basmasına sebep olurken sabırsız bir oflamayla "Taehyung hadi ya!" diyorum, sevgilim ise sanki işitmiş gibi ancak bu yakınmamdan sonra kapıyı açıp şaşkınca yüzüme bakıyor.

"Nereden geliyorsun?" Sağ elimdeki poşete uzanıp yükümü hafifletirken konuşan Taehyung'un yüzündeki ifadenin sevimliliği beni bitap düşmüş hâlime rağmen gülümsemeye iterken "Çok yerden." diyerek ayakkabılarımı çıkarıyorum hızlıca.

Onun önünden geçip içeri girerken Taehyung arkamdan kapıyı kapatıp beni takip ediyor ve salona geçip elimdekileri yere bıraktığım gibi kendimi, neredeyse bir aydır sıklıkla birlikte uyuyakaldığımız kanepeye atmam karşısında "Su getireyim sana." diyor.

Ben itiraz edemeden salondan tekrar çıkması ardından bedenimi geriye atarken "Sıcak olsun!" diyerek bağırıyorum. Belirtmesem dahi öyle getireceğini bilmeme rağmen onunla böyle minik konularda laflamak beni, sanki yalnızca bir koltuğu değil de sevgiyi de paylaşıyormuşuz gibi hissettirdiğinden dilime hâkim olamıyorum.

Taehyung elinde büyük bir bardak suyla geri geldiğinde beni devrilmiş bir hâlde görüp gülüyor. Bardağı orta sehpaya koyup üzerime eğildiğinde ise parmaklarını kabanımın düğmelerine atıp kalın kumaşı üzerimden çıkarmaya başlıyor.

Yorgun ve biraz da ilgisine muhtaç olduğumdan bu esnada ona yardımcı olmak adına hiçbir harekette bulunmuyorum fakat sandığımdan daha güçlü. Tek eliyle üst bedenimi doğrultup çıkarttığı kabanı ayaklarımın ucuna bıraktıktan sonra sehpaya koyduğu suyu uzatıp içmemi bekliyor.

Sıcak suyu keyifle, gözlerinin içine baka baka içip bardağı öylece masaya koyuyorum. Geldiğim gibi tertemiz salonun ortasına poşetlerimi, kabanımı ve bir tane de bardağı koyarak dağıtmam pek hoş gözükmese de sanki bu evde ben de yaşıyormuş gibi davranmamdan rahatsız olmaması beni mutlu ediyor.

Yanıma oturmadan hemen önce alnıma dökülmüş mor saçlarımı terimden tiksinmeden geriye iteleyip gülümsüyor ve aramızda bir avuç mesafe bırakacak şekilde yamacıma oturduktan sonra "Rengi akmış epey." diyor.

Parmaklarının yumuşak hissiyatını hâlâ daha saç diplerimde hissederken başımı koltuğun tepesine yaslayıp mayışmış bir edayla "Boyamam lazım, biliyorum." diyorum fakat onun itiraz etmesi de pek uzun sürmüyor. "Bir süre boyama, çok yıpranmışlar zaten." diyor sıcacık bir sesle. "Hem lila da çok güzel duruyor, suratını yumuşattı."

Üzerimde gezinen ilgili gözleri koltukta kendime çektiğim dizlerimi dahi titretirken dilinden dökülen hiçbir kelama itiraz edemeyeceğimin farkındalığıyla başımı sallıyorum, "Sen nasıl istersen." diyorum hızlıca. Moru da onun için yaptığım düşünülünce pek de absürt kaçmıyor cümlem, tatlı bir şekilde gülümsüyor.

Bakışları yerdeki poşetlere düşünce merakla eğilip bir tanesinin içine bakıyor ve tuvalle şövaleyi de yan gözle incelerken "Bunlar ne için?" diye soruyor.

Hızlıca gülümsüyorum, babamın arabasını almayı akıl edemediğimden tüm yol taşımak zorunda kaldığım malzemelere gururla bakarken "Resim yapacaksın." diyorum.

Kaşları şaşkınlıkla kalkıp yüzüme döndüğünde sorarcasına "Yapacaksın?" diyor. Emrivakilerden hiç hoşlanmadığını bilmeme rağmen birkaç haftadır üzerime titreyen hâlinden cesaret alıp "Evet." diyorum ben de.

Garip bir gülüşle bedenini koltukta bana çevirirken kolunu başımı yasladığım yere koyup "Kim karar verdi buna?" diyor. Parlak kahve gözlerine ve kalın dudaklarındaki o hafif tebessüme bakarken omuz silkip "Ben." diyorum basitçe. Sonra hiç utanma belirtisi göstermeden, "Odanı kurcaladım biraz, tüm malzemelerini atmışsın." diyerek ekliyorum. "Eskiz defterlerini bile bulamadım."

Saçlarında Sigara Külü || Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin