Markéta Irglová, If You Want Me.
-23 Ocak.Yeni bir yıla girmemizin üzerinden geçen üçüncü haftada, kucağımda Duman'la birlikte apartmanın merdivenlerinde otururken yalnızca Taehyung'u bekliyorum. Saat gece yarısına gelmek üzere, az önce annem çöp atmak için kapıyı açtığı esnada Taehyung'un evine girmediğimi görerek beni çocukmuşum gibi azarlasa da ondan kurtulmam da uzun sürmüyor.
O günden beri, her ne kadar bir şeyleri aşmış gibi gözüksem de Taehyung olmadan evine giremediğim bir gerçek. Zihnimde sürekli Eunbin'in görüntüsü oynuyor, kendimi tüm bunları geride bıraktığımıza inandırmak istesem de başarılı olamıyorum.
Bazen kendimi yetersiz hissediyorum, sanki Taehyung'a istediklerini hiçbir zaman veremeyecekmişim ve o da bunu bildiği için bana yaklaşmıyormuş gibi geliyor.
Bunun yalnızca benim hastalıklı düşüncelerimden kaynaklandığını da biliyorum aslında ve bu şekilde Taehyung'a haksızlık ettiğimi de fakat bir türlü önüne geçemiyorum çünkü Taehyung beni öpmüyor.
Saçlarımı seviyor, yanaklarımı okşayıp beni göğsünde uyutuyor fakat onun sevgilisi gibi hissedeceğim şekilde bir kez olsun birleştirmiyor dudaklarımızı. Karşısında soyunup da beni çizmesini istediğim gün bir şeyleri aşacağımızı sansam da o da işe yaramıyor, Taehyung tabloyu bitirip yatak odasına asıyor fakat tenime dokunmuyor.
Sorunun ne olduğunu bilmiyorum. Belki de tüm bunlar için hazır değil ya da bir ilişkiden beklentisi çok daha farklı fakat benimle konuşmadığı için kendimi yalnızca reddediliyormuş gibi hissediyorum. Bu biraz gururumu da kırıyor ama gün sonunda o koltukta yine birlikte yattığımız için her şeyi sineye çekebiliyorum.
"Jeongguk?" Taehyung'un yumuşacık sesiyle irkilip başımı kaldırdığımda Duman'ın çoktan kucağımdan atlamış onun bacaklarına sürtündüğünü görüyorum.
Bakışlarım hızla bedeni üzerinde gezinirken yanaklarının kızarıklığına karşı "Sarhoş musun?" diye soruyorum, arkadaşlarıyla olan buluşmasından benim için erken ayrılmadığını umarak. Süregelen hayatında bir şeyleri benim için değiştirmesini istemiyorum.
Ben oturduğum merdivenden ayaklanırken gülümseyerek "Hayır." diyor. Ellerini kabanının ceplerinden çıkartmasına bakılırsa yanakları havanın soğuğundan kızarmış. "Sen arayıp beni beklediğini söyleyince bir bardak içtim sadece."
Başımı sallıyorum hemen, o aramızdaki birkaç karışlık mesafeyi de kapatıp elini belime yaslarken gülümsemeye çalışarak "Birlikte içeriz, olur mu?" diyorum. "İhtiyacım var biraz."
Eunbin'in hastalığının ilerlemesi ve tekrar yatılı tedavi görmeye başlaması yüzünden Taehyung da birkaç gündür keyifsiz, üzerine benim stajım yüzünden ondan bile daha yoğun olmam eklenince dertleşecek pek vakit bulamıyoruz.
Bundan olsa gerek Taehyung hiç düşünmeden "Olur." diyor. Sonra belimdeki eliyle beni yönlendirip yavaşça giriş merdivenlerini çıkmamızı sağlarken ilgili bir sesle, "Sen iyi misin? Yorgun gözüküyorsun." eklemesinde bulunuyor.
Kapısının önüne geldiğimiz vakit yüzüne dönüyorum. Kumral saçlarını, koyu gözlerini ve kalın dudaklarındaki hoş tebessümü keyifle izliyorum.
"Bay Ahn'ın birkaç işi vardı, onu halledeyim derken ordan oraya koşturmak zorunda kaldım." diyorum sonra sorusuna istinaden. Cümlemde yalan bir şey yok fakat yorgunluğumun sebebi fiziksel değil aslında. Bay Ahn da yanında staj yaptığım avukat, kendisi aynı zamanda Taehyung'un çok yakın bir arkadaşı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saçlarında Sigara Külü || Taekook
FanfictionOnlar sığ insanlar, kalple ilgili şeyleri bilmezler. [ The picture on the cover belongs to @lemsyeming. ]