Menekşeler

115 18 21
                                    

  Sabah her zamanki perişan halimle uyanıyor ve gece yatarken kapatmış olmayı unuttum perdelerin arasından geçen gün ışığla bakışıyorum biraz.

  En sonunda yataktan kalkmak için yeterli motivasyonu topluyorum ve ayağa kalkıyorum, bu arada söylemeyi unutmadan söylemem gerekirse hâlâ aklımdan Ranpo'nun geçen hafta söylediklerini atabilmiş halde de değilim.

Aynanın karşına geçiyorum, gördüğüm manzara karşısında aynayı kırıp bir daha görmemek istiyorum bu görüntüyü. Fakat yapmıyorum.

  Bir de etrafı temizlemekle mi uğraşacağım şimdi?

  Hazırlanıp okul yolunu tuttuğumda Ranpo ile karşılaşıyorum, elinde hiç abur cubur paketi yok ama yine de bir bakıma mutlu görünüyor. Yanımdan geçerken bana bakıyor ve günaydınlaşıyoruz, bu üçüncü konuşmamız.

  Tam konuşma başlatmak için ne yapmam gerektiğine dair derin bir düşünce kümesi üstüme düşmüşken birden "Beni takip et" diyerek hızla okulun yoluna koşarak gitmeye başlıyor ve gözden kayboluyor.

  Eh? biraz hızlanmalıyım sanırım.

  Okula vardığımda pek fazla olmayan insanların -zira okulun başlamasına daha çok olduğundan pek az kişi var buralarda- daire olmuş şekilde tek bir yerde toplandığını görüyorum fakat gözüm ne kadar arasa da Ranpo'yu göremiyorum. Neler olduğunu anlamak için dairenin arasına karışmaya çalışsam dahi işe yaramıyor, daire şeklini alan insanlar dehşet dolu gözlerle yere bakarak fısıldaşmaya devam ederken aralarına kimseyi almıyor. 

  Kısa süre sonra gelen tanımadığım birkaç öğretmen insanları dağıttığında aynı dehşete ben de düşüyorum, okulumuzun bahçesinde bir ceset yatıyor. İşin kötüsü ceset tanıdık birine ait, son sınıflardan Dazai'ın cesedi bu. -Okul revirinin ona bandaj vermeyi reddetmesi üzerine yaptığı protesto sırasında tanıştık-

Bir anda zaman yavaşlıyor, şu an nefes alamıyorum sanırım. Hafiften sakinleştikten sonra biraz uzaklaşıp cesedi incelemeye başlıyorum cinayetin okul bahçesinde işlenmemiş olduğuna kendimce kanaat getirdikten donra cesedi incelemeyi bırakıp çevreye göz atmaya başlıyorum, zira cesedin üstünü örtüyorlar.

  Öğretmenler birbiriyle konuşup polisi aradıklarını her cümlenin sonunda belirtirken birden yıllardır kullanılmamış gibi duran megafonu eline alan müdürümüz okulun kısa bir süreliğine tatil edildiğini söylüyor ve insanları sakinleştirmekten ziyade betlerinin benizlerinin attırmasını amaçlıyorsa amacına harika şekilde hizmet eden uzun bir konuşma yapıyor.

Konuşma bittiğinde hâlâ Ranpo'yu etrafta göremiyorum ve onun da başına bir şey geldiğini düşünüp endişeleniyorum. Fakat aniden arkamda birinin nefesini hissediyorum, "Bö" korkudan sıçrayıp yere düşüyorum.

"Poe! Poe! Korkacağını düşünmemiştim, iyisin ya?"

  "Sorun yok, senin öldüğünü düşünürken daha çok korktum muhtemelen"

Sorun yoktan sonraki kısmı o kadar kısık sesle söylüyorum ki ben bile söyleyip söylemediğimden emin olamıyorum.

Bu dördüncü konuşmamız sanırım, bir gün içinde iki defa mı konuştuk yani?
 
Ayağa kalkıp omuz silkiyorum, hâlâ boşaltılmakta olan diğer insanlar gibi ben de olayın şokunu atlatamamış olsam da Ranpo'nun gözlerinin coşku ile parladığını açık şekilde görebiliyorum.

"Ee, Poe" Anlamıyorum.

"Ne dersin?" Hayır, gerçekten anlamıyorum.

"?" Lütfen bir açıklama yapsın artık.

Sanırım iç sesimi duymuş olacak ki açıklama yapmaya başlıyor,

"Poe, bana meydan okumuştun değil mi?"

Evet, ama ne alakaydı bu şimdi?

"Yanii, diyorum ki benden iyi olduğunu kanıtlayabileceğin tek konu akademik başarı değil!"

Yavaş yavaş anlamaya başlıyorum sanırım, bana şey mi demeye çalışıyor...

"Bu cinayeti kimin işlediğini bulmaya çalışacağım bu yüzden yen beni yenebiliyorsan."

"Neden bunu yapmak için bana meydan okuyorsun ki?"

"Bunu sorman beni şaşırttı Poe, cesedi daha ilk gördüğünde ona uzun uzun bakıp cinayetin burada işlenmediğini düşünen sendin sonuçta."

"Bunu nereden anlayabiliyorsun?"

"Çünkü ben de tam olarak aynı şeyi düşündüm."

Ne kadar yereiz bir zaman olsa da yanaklarımın ısındığını hissediyorum, eger Ranpo ne olduğunu soracak olursa kendimi tokatladığımı söylemem gerekecek muhtemelen.

"O zamaaan, teklifimi kabul ediyor musun?"

"Evet." Hayır, hayır, yüzlerce defa hayır. Uzun süredir benimle konuşan ilk kişiyle rakip olmayı gerçekten istemiyorum. Ama iletişimi buradan kurduysam devam ettirmenin tek yolu budur diyerekten lendi düşüncelerime ihanet ederek kabul ediyorum meydan okumasını.

Arama iznimiz bile var mı ki?

"Bu arada..." Demin olduğu gibi yine içimi okumuş olacak ki konuşmaya başlıyor, "Herhangi bir iznimiz yok, haberin olsun."

Harika... Kafamı tamamdır derecesine sallıyorum ve işte! Baş rakibim ile olan dramatik mücadelem başlıyor!
.
.
.

  Selamlarr, bölümü çok uzun süre önce yayınlamam gerekiyordu sanırım ama olay örgüsünü kafamda oturtana kadar sadece bu bölüm için on küsür taslak çıkardım.

Ne kadar bu da içime sinmese de favori taslağım olduğu için bunu biraz düzenleyip yayınlamak daha uygun olur diye düşünüyorum.

Bu arada asıl olay örgüsüne biraz fazla hızlı geçtim sanırım ama artık kurguda daha rahat ilerleyebilirim en azından.

Esen kalın.
 

Optimalize- RanpoeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin