Kabusumun etkilerini yavaş yavaş üstümden atarken sanki beynim daha yeni yeni kendine geliyormuş gibiydi.
Bu aralar sürekli olarak kabus görüyordum. Aslında ne gördüğümüde tam anlamıyla açıklayamıyordum.
Kabuslarım hep aynıydı.Siyahlar içindeki bir çocuk -yüzü bile karanlıktan belli olmayan- bir mezardan çıkıyor ve sadece yürüyor.
Önceden belli aralıklarla gördüğüm bu rüyayı artık neredeyse her gün görüyordum. Ve bu gerçekten çok can sıkıcı bir hal almaya başlamıştı.
O çocuk kimdi ? Ve ben neden bu rüyayı sürekli olarak görüyordum ? Aylardır aklımdan çıkmayan o muhteşem iki soruydu bunlar. Cevaplarıysa koca bir boşluktu.
Çocuk gibi bu rüyalardan korkup aileme anlatacak biri değilim ama genede bu rüyadan kurtulmak için dualar edebilirim değil mi ?
Ben kocaman yatağımın ortasında dizlerimi kendime çekmiş, kafam dizlerimin üstünde bir pozisyonda oturup camdan dışarısını boş gözlerle izlerken kapımın çalınmasıyla kendime geldim.
Kafamı kapıya çevirdiğimde annemin o şefkatli sesiyle karşılaştım. "Hadi Selin hazırlan ve gel, seni bekliyoruz." Demesiyle ona ses vermeden yatağımdan kalktım.
Kabuslar görmeye başladığımdan beri bu denli erken kalkıyordum ama fark etmesinler diye onlar uyanmadan odadan çıkmayıp, onların beni çağırmasını bekliyordum.
Dolabımın karşısına geçip siyah bir dar paça, siyah bir T-shirt ve bordo hırkamı giyip aşağı inmeye başladım.
Koyu renkler benim en sevdiğimdi.Tıpkı odam gibi. Odamda, bir genç kızın odasının aksine siyah-beyaz ve bordo renklerindeydi. Kısaca anlatmak gerekirse beyaz odanın tam ortasına doğru uzanan siyah büyük bir yatağım hemen iki yanında ise bordo renkli iki komodinim vardı. Yatağın yan tarafında boylu boyunca uzanan dev bir cam ve balkona açılan bir kapı vardı. Dev camın bir köşesinde ise boy aynam. Yatağımın tam karşısında banyoya açılan bir kapı ve kapının yanında siyah-beyaz kocaman bir giysi dolabı bulunuyordu. Yatağımın diğer yanındaysa bordo bir kitaplık uzanıyordu. Kitaplar benim herşeyimdi.
Odam 2.katta ve benim odamın dışında sadece abimin yurtdışına çıkmadan önce kaldığı bir oda ve bir kaç misafir odası bulunuyordu.
Merdivenleri yavaş yavaş indim ve son basamakta durup yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirip kahvaltı masasına doğru yürüdüm.
Annem ve babam oturmuş kahvaltılarını yapıyorlardı. Bende masaya oturup günaydın dedikten sonra kahvaltımı yapmaya başladım. Kahvaltımı bölen ise babamın tok sesi oldu.
"Yarın okullar açılıyor biliyorsun, bu kredi kartını al ve ihtiyacın olan ne varsa al tatlım. Hiçbir eksiğin kalmasın hatta biraz kafanı dağıtmak için kendine de bişeyler alabilirsin." Dedi.Böyle şeylere önem vermezdim. Yani paraya filan. Zaten koca bir dolap dolusu kıyafetim vardı. Yenilerine çokta gerek yoktu. Ama babamla böyle bir tartışmaya da girmek istemediğimden yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek masadan kalktım. Babamın yanına gidip yanaklarını öperken hala gülümsemeye gayret ediyordum.
"Teşekkürler babacım." Deyip onu tekrar öptükten sonra sahte bir sevinçle kapıya koştum. Babamın arkamdan "Ah deli kız" Deyip güldüğünü duyar gibiydim.
Ah deli ben öyle değil mi?
Kendimi dışarı attığım gibi yüzümdeki yalancı gülümsemem bir anda kayboldu.
İşte bu gerçek bendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionAbisinin ölümünden sonra kabuğuna saklanan bir genç. Bir mektup. Mutlu aile tablosundan kendini ayıran bir genç kız. Bir hüzün. Farklı şehirlerde birleşen bir hayat. Bir mezar. Siyahın içinde gizli bütün tonlar. Bir dans. Karanlık olduğunu iddia ede...