Merdivenleri inerken her adımımda kendimi daha büyük bir yanılgıya sürüklediğimi biliyordum. Her basamakta dostlarıma söylediğim yeni bir yalan gün yüzüne çıkıp yüzümdeki sahte gülümsemeden ufak parçalar kopartıyor gibiydi. Hepimizin sakladığı şeyler var. Bazen söylemememiz karşımızda ki insanı korumak istememizden ya da ona da kendi içimizdeki endişelerden bulaştırmak istemememizden kaynaklanıyor. Benim aileme ve dostlarıma yaptığım şey tamda bu. Onları da içimdeki endişe fırtınasına sürüklemek istemiyorum. Ben bile içimdeki o fırtınadan sağ çıkabileceğimden emin değilken onları da oraya sürükleyip daha fazla kayıp vermek saçmalık değilde ne ?
Zorla oraya iteklediğim, ellerimi kanatarak kapılarını kapattığım sorularım gün yüzüne çıkmak için debelenirken titrek bir nefes aldım. Beyaz masanın başında babam, sağ tarafında ise annem oturmuştu. Bir abim vardı ama şehir dışında okuduğundan evdeki tek çocuk bendim. Buda benim üzerimdeki gözlerin eskisinden daha keskin olması demekti. Tatilde abim buradayken bu hallerimi saklamak çok daha kolaydı. Dikkatlerini vermeleri gereken başka bir çocuk benim arada dalan gözlerimi ve soğuk bakışlarımı fark etmelerini engelliyordu. Ama ne yazık ki şimdi abim yoktu ve ben daha iyi bir oyunculuk sergilemek zorundaydım.
"Tatlım bir şey mi oldu? Otursana neden masanın başında bekliyorsun?" Annemin sesini duyana kadar orada dikildiğimin bile farkında değildim ki ben. Kafamı kaldırdığım gibi bana gergin ve endişeyle bakan yüzlerle karşılaşmak.. İşte bunlardan kaçıyordum bir süre endişeyle bakarlar ama sonra korku hatta daha fazlasıyla bakmaya başlamalarından kaçmak için iyi bir oyun sergilemek zorundaydım. çünkü eğer öyle bakarlarsa annemin paranoyaklığı tutar ve ben birde bu durumda psikologlarla ya da hastanelerle ilgilenmek istemiyordum.
Tamda bu durumda yüzüme yerleştirdiğim gülümsememle -ki sadece dudağımın bir kenarının kıvrıldığından emindim.- konuşmaya başladım. " Bu gün biraz dalgınım da sanırım okulun ilk gününden kaynaklanıyor. Erken kalkmak falan bilirsiniz tatilden çıktım." Bu sırada sandalyemi çekerek masaya oturdum. " Ahh tabi " dedi annem. İnanmış gözüküyordu ama genede gözlerinin içindeki bu ifadenin arkasında ufakta olsa bir tereddüt görür gibi oldum. Yeşermeye hazır bir tereddüt.
Ne kadar gergin olursam olayım yemek her zaman bu gerginliğimi azaltmama yardım ederdi. Kolay kilo alan bir yapım olmadığından bende bu durumu gönül rahatlığıyla kullanıyordum. Şimdi yaptığım tamda buydu. Masada ki konuşmalardan uzak iç sesimle bu geceyi nasıl atlatacağıma dair bir kritik yapmakla meşguldüm. Düşünceler hızla kafamın içinde dolanıyorlardı, bazen birbirlerine çarpıyor ortaya bir toz bulutu getiriyorlardı. Bazende bir köşede oturup daha önceden okuduğum kitapları tarıyorlardı belki bir şey buluruz umuduyla. Ama elde ettiğim koca bir sıfırdı. İzin isteyerek yemek masasından kalkıp odama gitmek için merdivenleri çıkarken bir ses duydum. Başta beklenmedik bir şey olduğundan ayaklarım kendini yere çiviledi ve beynim diğer her şeyi unutup sese odaklandı. Sonun da bu sesin telefonuma ait olduğuna karar verdikten sonra titrek bir nefes bıraktım iyice paranoyaklaşmıştım bir şey olduğu yoktu sadece basit bir rüyaydı ben abartıyordum. Basamakları bu sefer daha hızlı çıkıp odamın kapısına ulaştım, içeri girdiğim gibi kesilen ses bir kaç saniye sonra tekrar odayı doldurduğunda hızla telefonu elime aldım.
Arayan aleynadan başkası değildi. Telefonu açıp kulağıma götürdüğüm gibi endişe kokan sesi kulaklarımı doldurdu. " Neredeydin sen ? Neden telefonunu açmıyorsun ? Ses ver bak hala susuyor." İlk defa birinin endişesi beni gülümsetmişti. Gerçek bir gülümseme.
"Hey hey buradayım sakin ol ne oldu?"
"Ahh sonunda. Senin şu rüya meselesi sevalle beni endişelendirdi de bizde biraz araştırma yaptık sana bir kaç soru sormam gerek. Size geliyoruz." Arkadan sevalin onu onaylayan homurtularını duydum.
"Ne ? Bu da nereden çıktı ? İyi olduğumu söylediğimi hatırlıyorum." Görmeyeceklerini bilsem de kaşlarımı kaldırarak vereceği cevabı beklemeye başladım.
"15 dk ya oradayız hadi hoşcakal." deyip telefonu kapatmıştı. Boş boş kararan ekrana bakarken derin bir nefes aldım.
Bakalım paçayı bu sefer nasıl yırtacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH
Teen FictionAbisinin ölümünden sonra kabuğuna saklanan bir genç. Bir mektup. Mutlu aile tablosundan kendini ayıran bir genç kız. Bir hüzün. Farklı şehirlerde birleşen bir hayat. Bir mezar. Siyahın içinde gizli bütün tonlar. Bir dans. Karanlık olduğunu iddia ede...