Cumartesi 13.30
Felix'ten;
Stresle terli ellerimi giydiğim siyah eşofmana sildim. Saat kaç oldu ben hâlâ dolapla bakışıyorum.
O ne giymiştir?
Ben ne giysem?
Eşofman çok mu basit olur?
Sadece siyah giysem yanlış anlar mı?
Offff hayat çok zor!!-Ne bağırıyorsun sen!
-Oh, b-baba ben unuttum seni
-Ben unutulacak adam mıydım be?! Kendin kaybettin Lix benim gibi birini kaybettin şuan
-Off baba ne diyorsun sen ya
-Boşverrrr şimdiki gençler de hiçbir şey anlamıyor. Bizim zamanımızda böyle miydi? Ben hava durumundan Jüpiterin yüzde kaç eğimle döndüğünü hesaplardım.
-Hyunjin'in seni neden sevdiğini anladım galiba
-Bende anladım. Tabi bir ben olmak kolay değildir evlat. Hayranlar, hayranlar ve hayranlar... Baş etmek zorunda kalıyor insan hayat çok zor çok... Annen az mı koştu peşimde zannediyorsun?
-Bunu anneme soruyum mu?
-N-ne!? Ehehe annen meşgul bir kadın bebişim meşgul etmeyelim.
-Eminim oğluna zaman ayıracaktır.
-Dur oğlum bekle. Ne yapıyorsun ya? Şimdi o telefon sakince yere bırak. Bırak ki bende senin istediğin bir şeyi yapayım hm?
-Çaresizliğin gözü kör olsun. Tamam.
-Söyle çabuk derdin ne?
-Ben şeye çıkacağım bugün ve o şeye çıkmak için giyinmem gerek ama şeye çıkarken ne giyeceğimi bilmiyorum çünkü ilk defa şeye çıkıyorum.
-Oooo oğluma bak be! Kimle?
-Chan adında biri?
-Nereden tanıştınız?
Benim niye haberim yok?
Ben senin baban değil miyim?
Baban olduğumu düşünüyordum?
Peki o ne düşünüyor senin hakkında?
Sen onun senin hakkında düşündüğü şey için ne düşünüyorsun?
Sen onun senin hakkında düşündüğü şey için düşündüğün şey hakkında ne düşünüyor?
Sen onun--Baba!
-Sorduğum soruların hiçbirinin cevabı baba değil.
-Baba, babacım, canım babam lütfen bak geç kalacağım zaten üzülüyor Londra dolayısıyla. Geç kalırsam daha çok üzülür.
-2. plana atıldım. Oğlum elden gidiyahh yetişin a dostlar!
-Ya baba bağırma rezil olacağız!
-İyi be
Dolabıma ilerlemiş ve bütün her şeyi dağıtmaya başlamıştı. Cidden bu adam hiç büyümüyordu. Benden daha çok heyecanlıydı ve bu durum beni güldürmüştü.