chapther two: a pathetic body
Lalisa
Bir sigara yaktım ve soğuk havaya bıraktım zehirli dumanı. Evimin ufak balkonunda yarın ki okulumun ilk günü için kutlama yapıyordum. Güldüm.
Acınasıydı.
Pastanın üzerinde ki mumu yaktım. Ufak ve meyveli olan pastaya baktım bir süre. Gözümden bir damla yaş aktı. Mum neredeyse yok olmaya başlayınca mumu üfledim. Ayaklarımın altında ki soğuk zemin beni titretse de sigaramı içmeye devam ettim. Pastayı dilim dilim kestim ve bir dilimini yemeye başladım. Ellerim soğuktan kızarmış ve titriyordu. Burnumun ucunu hissetmiyordum bile. Ama bu hissi seviyordum. Soğuğu iliklerime kadar hissetmeyi seviyordum.
Daha sonra ikinci dilimi yedim, sonra üçüncü dilimi ve sonra dört sonra beş, altı. En sonunda geriye kalan bir adet mumdu. Parmaklarımı yaladım. Daha sonra damağım da kalan tatlı lezzeti yanımda duran bira ile taçlandırdım. Bu tat hoşuma gidince birayı kafama dikledim. Büyük üç yudum içince yüzümü buruşturarak geri bıraktım. Sonra her zaman ki gibi üç dal sigara içtim
Balkondan çıktım. Kapıyı açık bıraktım ve yatağıma gittim. Uyuyamayacağımı bilsemde gözlerimi kapattım, yanımda duran dijital saat iki üç saat sonra çalmaya başladı. Saate baktığım da sekiz olduğunu gördüm. Gözlerimi kapatsam da uyuyamamıştım.
Ayağa kalktım ve mutfağa gidip kendime bir kahve yaptım. Şekersiz ve koyu bir kahve şuan bana iyi gelebilecek tek şeydi. Hemen yaptım ve balkonda sigara eşliğinde içtim. Soğuk hava iliklerime kadar işledi ve bu beni gülümsetti.
Kahvemi bitirdiğim de kendime bir paket ramen yaptım ve sıcak bir şekilde yedim. Bu beni ısıtırken son olarak bir şişe dolusu suyu kafama dikerek bitirdim. Biten şişeyi yere attım ve lavaboya giderek soğuk bir duş aldım. Dişlerimi fırçaladım ve göz altlarıma bir kaç kapatıcı sürdüm. Dudaklarıma şeffaf lipbalmı sürerken banyodan çıktım.
Odama gidip üzerime bol koyu gri bir tişört giydim. Onun üzerine ise siyah bol bir hırka. Altına ise siyah bir pantolon giyip kulaklığımı ve telefonumu alıp içinde su, sigara ve birkaç ilaç dışında hiçbir bok olmayan çantamı da alıp odamdan çıktım.
Aşağı indim ve siyah bileğimin üzerine uzanan botlarımı giydim ve evden çıktım. Siyah kısa saçlarımı ellerimle üstün körü düzeltmiştim.
Kulaklığımı telefonuma takıp müzik açtım ve evimi anahtarla kitleyip asansörü bekledim. Asansör geldiğinde içinde bir kişi daha vardı. Bana baktığın da gülümsedi. Hafif bir şekilde gülümsedim -başarabildigimi sanmıyordum- ve sıfıra basılı olduğunu görüp bekledim.
Uzun tırnaklarımda siyahtan başka renk yoktu -ki onları da tırnaklarım ile soymuştum- her zaman yaptığım gibi onları soymaya başlamıştım.
Adamın bana baktığını hissettiğim de ona baktım. Benden uzundu ve üzerinde o kadar renkli şeyler vardı ki gözlerimi alıyordu. Kaşlarımı çattım ve asansör durunca hemen indim. Kapıdan çıktığım an yüzüme çarpan soğuk havaya karşı çantamdan açık kahverengi beremi çıkarttım onu kafama geçirip okula doğru yürümeye başladım. Etrafa baktım. Buraya bir hafta önce gelmiştim ve öğrendiğim şey ise bu Koreli insanların fazla mutlu ve cıvıl cıvıl olduklarıydı.
Benlik değildi.
Yavaş yavaş yürüyordum. Kolumda duran saate baktım. Sekizi kırk beş geçiyordu. Ders dokuzda başlıyordu ama bu benim umrumda değildi. Okul evime uzaktı ve ben yürümeyi seven bir insandım. Ara sokaklardan geçerken çantamdan sigaramı ve çakmağımı alıp bir sigara yaktım. Soğuktan kızarmış ellerimle parmaklarımın arasına aldım ve yolda ilerledim. Çalan şarkılar beni gerçek hayattan somutlaştırıyordu sanki. Müziğin hissettirdiği hissi seviyordum. Hayatımda mutlu hissettiğim anlardandı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Jealousy
Fanfictionikimiz de mutlu değiliz, ama gönlümüz yok ayrılmaya. birbirimizi kırıp döküyoruz ve aşk diyoruz adına. 2023©thelalis