5- smile penalty?

163 23 7
                                    

chapther five: smile penalty?

Lalisa

Burnumu çeke çeke televizyon izliyordum. Evet dediğim gibi hasta olmuştum ve saat akşamın altısında koltukta oturup pizza yiyordum bira eşliğilinde. İzlediğim film umrumda bile değildi, sadece gözlerim oraya odaklıydı ve beynim anlamak istemiyormuş gibi sürekli tuzak kuruyordu bana. Takıntılı bir psikopat gibi her saniye başı burnumu çekiyordum. Artık evde bunaldigima karar verip elimde ki pizzayı kutuya bıraktım. Sadece iki dilim duran pizza kutusunu masaya koydum ve birayı kafama dikip bitirdim. Hafif başımın dönmesini sağlarken kendimi silkeledim ve gözlerimi yumup kendime geldim.

Ayağa kalktım ve odama gittim. Dar koyu gri boğazlı kazak giyip onun üzerine siyah tişörtlerimden giydim. Altına bol siyah eşofman giydim ve montunu da giyip odamdan çıktım. Kenarda duran siyah çantamın içine telefonumu, sigara ve çakmağımı, kulaklığımı ve suyumu koyup sırtıma aldım. Koltukta duran koyu kahverengi beremi taramadığım saçlarıma geçirdim. Siyah botlarımı da giyip evden çıktım. Sadece hastayım diye sıkı giyinmiştim.

Apartmandan çıktığım da kulaklığımla müzik dinlemeye başladım. Jeon Jungkook, Charlie Puth, Lana Del Rey, IU, Lil peep, The Weeknd. Saydıklarım favori şarkıcılarımdı. Her zaman dinlediğim bu insanlar arasında en çok Jeon Jungkook ve Lana Del Rey dinlerdim. Sesleri bana farklı birşeyler veriyordu. Ne olduğunu bilmiyordum.

Şuan ise kulağım da Taylor Swift dont Blame me çalıyordu. Mırıldanarak yolda nereye gittiğimi bilmeden ilerliyordum. Seul'ün ünlü caddesine gitmeyi planlıyordum. Orayı fotoğraflardan görmüştüm ve gitmeyi istiyordum. Ama oturduğum ev oraya uzakta kaldığı için fırsat olmamıştı -üşenmiştim aslında-

Soğuk rüzgar estiğin de sağ kulağımda ki kulaklık çıktı. İki senelik kulaklığım soğuk rüzgara karşı müziği iletmeyi keserken kaşlarımı çattım. Bu şey bozulursa hayatım biter demekti. Ne yenisini alacak param vardı ne de çalışacak işim.

Kulaklığın telefona taktığım kısmını oynatarak sesi geri getirmeye çalıştım. Kulaklığı doladım, büktüm, çıkarıp taktım, iyice sokmaya çalışıp daha da beter bir hale getirdim ve en sonunda sinirlenip yerimde tepindim. Etrafımda ki insanlar bana 'aptal' bakışlar atıp önlerine döndü. Artık iş mi bulmalıydım? Evren bana resmen 'götünü kaldır ve iş bul!' diye haykırıyordu. Ufak birikimim de bitmiş, sonu gelmişti. Telefonu ve kulaklığı sinirle çantama attım. Parmaklarımı kıtlatmaya başlarken müziksiz hayatın ne kadar boktan olduğunu fark ettim.

Bir saati aşkındır soğuk havada yürüyordum. Akşamın karanlığı üzerimize çökmüş ve cadde ışıl ışıl parlamaya başlamıştı. İnsanlar gülüyor eğleniyor ve sonu yokmuşcasına geziyorlardı. Yavaş yavaş etrafıma bakarak yürümeye başladım. Aklımdan geçen şey çantamda kalan son paramı ya barda güzel içkilere vermek, ya da güzel bir yemek yemekti. Her ikisinide yapmadım. Güzel bir dükkana girdim ve bir kulaklık alıp çıktım. Bu beni gülümsetti.

Yarısı kırık olan telefonumu çıkardığım da bir an ekranda ki resim beni bozguna uğrattı. Normalde her zaman karşılaştığım bir resimdi ama suratımda ki gülüş hemen soldu. Rüzgar esti ama zaman durdu. Kalbim sıkıştı. Kimse fark etmedi ama bir enkaz oldu. Ellerim titredi. Hergün bakıyordum oysa, neden bu kadar etkilenmiştim. İlk defa içten gülümsediğim için mi? Ceza mıydı? Yemin ederim yapmayacaktım. Bir daha böyle birşey hissedeceksem ömür boyu gülmezdim.

 Bir daha böyle birşey hissedeceksem ömür boyu gülmezdim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Jealousy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin