4- the envy that follows me

148 23 2
                                    

chapther four: the envy that follows me

Lalisa

Aynaya boş boş bakıyordum. Ah hayır, kesinlikle boş boş değildi. Sadece okulda ki kızların harika fiziklerinden sonra aptal vücuduma bakıyordum. Ne eksiğim vardı? Onların güzellikleri beni eksik kılmıyordu. Bu tamamen doğruydu. Ama içimde bir yerlerde duran kıyaslama ve kıskançlık hisleri beni boğuyordu. Üzerime geliyor ve beni karanlıkta avlıyordu. Her zaman bana ne kadar ucube ve acınası olduğumu hatırlatıyordu. Düşüncelerimle Başa çıkamıyordum. Zaten çıkabilseydim şuan bu kadar bu halde olmazdım da. Beynim ve algılarım benden ölesiye nefret ederken kalbim benden kendimle barışık olmamı ve özgüvenli olmamı söylüyordu. Bunu nasıl yapabilirim? O insanların düşüncesi, hakkım da dedikeri en ufak olumsuz şey beynimde dönüyordu.

Güldüm. Ardından üzerime bir sweet geçirdim. Altıma kalın taytlarımdan birini giydim ve ıslak saçlarımı kuruttum. Patlak olan dudağımı suyla temizledim. Ardından salona gittim ve etrafa bakındım. Yerde boş plastik şişeleri, cam bira şişeleri, boş cips paketleri, çikolata paketleri, açık televizyon, yemek kırıntıları, yerdeki pis kıyafetler, pizza kutuları, açık balkondan giren soğuk hava...

Evim bile benim gibi karma karışık dı. Mutfağa girdim bir poşet alıp bütün çöpleri topladım. Yerleri süpürdüm. Masanın üzerini sildim ve eşyaların tozunu aldım. Odam ve mutfağı da temizlemem iki saatten fazlasını almıştı. En sonunda hepsi bittiğinde derin bir nefes verdim. Bu sefer açık balkondan içeri giren hava ferahlık vermişti.

Bu temizlik bana bir sene yeterdi.

Ardından kendimi koltuğa attım. Kenarda duran bahtaniyeyi hemen üzerine çektim ve televizyondan bir film açtım. -filmin sadece ilk otuz dakikasını izleyebilmiştim- hızla ayağa kalktım. Haftasonu tatilindeydik. Canım fazlasıyla sıkılıyordu. Odama gittim ve telefonumu aldım. Şarjının az olmasını umursamadan sırt çantama attım. Üzerime içi yünlü bol bir kot ceket giydim. Kulaklığımı ve sigaramı da çantama ekleyip dışarı çıktım. Asansör yerine bu sefer merdivenleri kullandım ve hızlı hızlı indim.

Kulaklığımı takıp müzik açtım. Çantamda duran kahverengi beremi her zaman ki gibi kafama geçirdim. Apartmandan çıkmamla soğuk hava ele geçirdi beni. Kış aylarının başlarındaydık. Ve soğuk daha yeni yeni geliyordu. Kışı severdim. Kışı kim sevmezdi ki?

Kafama estiği gibi ayaklarım beni nereye götürürse yürümeye başladım. Uyuşuk uyuşuk yürürken burnumun tıkandığını hissettim. Sertçe içime çekerken aynı zamanda öksürdüm. Hasta mı oluyordum bana mı öyle geliyordu?

Hayır hayır hayır.

Ben hasta olmazdım ki.

Olamazdım.

Olmamalıydım.

Endişe ile olduğum yerde kaldım. Double fuck! Hasta oluyordum. Boğazımda bir acılık vardı. Burnum tıkalıydı ve öksürüyordum. Fazla mı paranoyaktım? Umarım öyledir.
Yerimde sinirle tepindim. "Sikeyim! Sikeyim! Sikeyim!" Küfür Kore de hoş karşılanmıyordu gerçi zaten doğru olanı buydu ama fazla garipsiyorlardı. O yüzden tuhaf bakışlar bana döndü. En nefret ettiğim şey gözlerin üzerimde olmasıydı. İyi veya kötü beni geriyordu.

Utançla gülümsedim ve yoluma devam ettim. Baya bir dolaştıktan sonra harika bir park bulmuş -kimse yoktu birkaç kişi dışında- ve hemen bir banka yönelmiştim. Telefonumla ilgilenirken Spotify'dan kendime uygun bir şarkı arayışına çıkarken bir grup gülme sesi geldi kulağıma. Kafamı ilk başta kaldırmadım. Ancak tanıdık sesler duyduğum da kafamı kaldırdım.

Double fuck. Double shit.

Chaeyoung, Jennie, Jisoo, Chaeryoung, Momo, Taehyung ve ismini bilmediğim iki tane erkek daha. Biraz uzağım da ki masaya oturdular. Sikeyim benim  şansımı!

Gerilmiştim fazlasıyla. Elimdeki telefonu sıkıyordum ve artık ömrü kalmamış iPhone 6'ım bırak beni diye bağırıyordu. Müzik bile beni rahatlatmaz iken telefonumla ilgilenmeye karar verdim. Bu benim kafamı dağıttı ve fazlasıyla ilgilendim. YouTube da Jeon Jungkook videoları izledim, gülüşüne aşık oldum, sesine zaten aşıktım tekrar aşık oldum. Bu adama bayılıyordum. En sevdiğim sanatçıydı. Birde IU vardı tabii. O ayrı.

Neredeyse bir saat sonra ayağa kalktım. Şaşırtıcı bir şekilde onların orada olduğunu unutmuştum. Bu iyiydi. Banktan çantamı alıp sırtıma taktım ve beremi alıp kafama geçirdim.

Tam ilerleyecek iken sesli bir şekilde hapşırdım. Ard arda iki kere hapşırırken tamamen rezil olmuştum. Bakışları hissedebiliyordum. Bakmadım. Görmemezlikten geldim ve burnumu elimle okşayıp parkın çıkışına ilerledim. Telefonuma bakarken Jungkook'un hangi şarkısını açsam diye düşünüyordum.

Parktan çıktıktan sonra hava neredeyse kararmıştı. Kısa yollardan eve vardım. Kendimi hemen yatağıma atıp yorganın içine girdim.

Hasta olmuştum bile.

Jealousy Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin