uyuduğumda ikinci derse girecekti şimdi uyandım eve dönmemize son on dakika kalmış.
ayato: uyanmasaydın.
neden yüzü asık.
thoma: içim geçmiş ya.
ayato: ne için varmış be bütün gece ne yaptın.
gece ne mi yaptım. acaba nasıl trip atıyor çok merak ettim.
thoma: çıkışta boba tea içmeye gidelim mi?
ayatonun gözleri parlamıştı.
ayato: ta- hayır gelmeyeceğim çok uykum var.
thoma: benimle uyu.
ayato: anneme sor.
thoma: annenle mi uyuyayım.
ayato: of
thoma: annenin numarasını söyle.
ayato: ************.
thoma: zil çalsın arayacağım.
ne tesadüf zil çaldı.
thoma: bugün çok şansılıyım. umarım kötü birşey olmaz.
ayatonun annesini aradım. bir ara benimle tanışmak istediğini söyledi. heyecanlandım. para biriktirip hediye alacağım.
ayato: ne diyor?
thoma: izin verdi. bir ara benimle tanışmak istediğini söyledi.
ayato: nereye gideceğiz.
thoma: bize gidelim mi?
ayato: peki.
birşey oldu kesin. marketten hemen üç şişe boba tea alıp eve geçtik. evde kimse yoktu. tek çocuk olduğumdan şanslıydım. annemlerde işten geç çıkıyorlar pek görmüyorum. sadece hafta sonu evde oluyorlar o kadar.
thoma: ne yiyelim.
ayato: ne yemek istiyorsan onu yap bana farketmez.
hemen pratik olsun diye pankek yaptım.
thoma: nutella seviyormusun?
ayato: evet seviyorum.
pankek ile nutella gerçekten çok iyi oluyordu. ayatonun dudağının kenarına nutella bulaşmış. yüzüne doğru yaklaştım. kolundaki akıllı saatten nabzını görebiliyordum. elimle dudağının yanındaki nutella bulaşığını sildirdim. yanağına makas atıp yemeye devam ettim. hemen sofrayı toplayıp odaya geçtik.
ayato: çıkayım mı?
thoma: gerek varmı.
ayato kızarmıştı. tshirtümü çıkardım. rahat olsun diye iki beden büyük aldığım tshirtü üzerime geçirdim. ayatonun yanına yaklaştığımda yine kol saati nabız yüksekliğinden yanıp sönüyordu. yüzünü ellerimin arasına aldım. öpüşmeye başladık. aradan biraz geçtikten sonra dudağımın üst kısmında ıslaklık hissettim gözlerimi açtığımda ayato ağlıyordu.
thoma: her neyin var neden ağlıyorsun.
ayato: birşey yok.
sırtımı duvara yasladım ayatoyu yanıma çektim.
thoma: hayır anlatacaksın. anlatmadan seni salmayacağım.
ayato daha çok ağlamaya başladı.
thoma: yoksa childe birşey mi yaptı.
ayato: hayır.
thoma: hadi ama ağlama.
ayato: sadece yanımda kal.