evrim yavaştan ayılmış bizde artık oyun için toparlanıyorduk ama anıl,berkan ve ogeday hala ortalıkta olmamakla birlikte herhangi bir yerden de çıkmıyorlardı. bu olay artık beni fazla korkutsa da içimden telkinlerde bulunup kendimi sakinleştirmeye çalışıyordum,ne kadar başarılı olduğum tartışılır...
"kuzum,sıkma canını gelirler birazdan. ekipte fark etmiş aramaya gittiler. göt kadar ada,en fazla nereye gitmiş olabilirler,ya bir yerde uyudular kaldılar ya da bir ağacın tepesinde kedi misali indirilmeyi bekliyorlar" berna'nın sözleri beni oldukça rahatlatsa da beynimin hiç hoşlanmadığım sesi tekrar konuşmaya başlamıştı.
"üçü birden mi ağaca tırmanacak berna?" dedim artık gözlerimden akan yaşları tutamazken.
"aşkım sen ağlıyor musun? saçmalamaa..." uzanıp yanaklarıma düşen 2-3 damla gözyaşımı sildi berna,bazen o kadar samimi biri oluyordu ki onun hakkında düşündüğüm her kötü şey için kendimi suçluyordum.
"güven bana,gelecek o develer buraya. ha bir gelsinler,benden çekecekleri var. bir Allah'ın kuluna da mı haber vermezsin? hadi bize haber vermedin sevgiline neden vermezsin?" berna birden fazla yükseldiğini anlayıp parmaklarıyla 10'a kadar saydı. ben sorgular gözlerle ona bakarken o da yaptığı şeyi açıklamaya başladı.
"sakinleşmek için bire bir,kesinlikle denemelisin. 10 yetmezse 20,20 yetmezse 30'a kadar sayıyorsun. milyonluk psikologlardan çok daha iyi geliyor." şu an beni dizginleyecek sayı miktarının 1000-2000 olacağını düşünüp gözlerimi devirdim.
"beni sakinleştirmek için şu ana kadar keşfedilen tüm sayıları saymamız lazım sanırım."biz öylece bir kenara sinmiş birbirimizi sakinleştirmeye çalışırken karşıdan 3 eşit boyda birileri gelmeye başladı. önce berkan,anıl ve ogeday olduklarını düşünüp heyecanla ayaklandım ama sabahtan beri bir şey yemememden ve aşırı stres yapmamdan dolayı başım döndü ve son anda bernaya tutundum. gelenler ne berkandı ne anıl ne de ogeday,gelenler ekiptendi...
"nisa,iyi misin?"
"iyiyim,başım döndü çok hızlı kalkınca."
"yasin'in gösterdiği şeye baktık,kan olduğunu düşünüyoruz ama çok az bir miktar,sivilceniz patlasa daha fazla kan akar. bu yüzden endişelenecek bir şey olacağını sanmıyoruz. ama işimizi sağlama almak amacıyla kamera kayıtlarının 72 saatliğini izleyeceğiz,güvenlikleri arttıracağız. sakın endişelenmeyin" söyledikleri pek de umrumda değildi,benim şu an düşünebileceğim tek şey ogeday'ın nerede olduğuydu ve ben hala sevgilime dair bir iz bulamamıştım.
"yaşananlardan dolayı ve takım arkadaşlarınızın hala takıma gelmemesinden dolayı bugünkü oyunu yarına erteledik. ekibimiz ikiye ayrıldı ve arkadaşlarınızı arıyor. endişelenmek işimizi zorlaştırır. içinizi ferah tutun,her şey eskiye dönecek." bir diğer çocuk da oyunla alakalı bilgi verince yanımızdan uzaklaşmışlardı. hiçbir şeyi kafamda tamamlayamıyordum,yaşanılanlar tahminimden bile fazlaydı. ogeday'a çok kırgındım bir kere,bana haber vermeden ortadan kaybolmuştu,ne kadar endişe edeceğimi bile bile...
"bak gördün mü? olayı kolaylaştırsınlar diye oyunu bile iptal ettiler,acun medyadan bana gelene kadar zaten çok geçecek ama sen kızma sırasında son sıradasın sanırım istersen sana sıramı verebilirim." dedi berna bir gözünü kırparak. gülümsedim.
"bir gelse...bir gülümsese bana...mavi gözlerini gözlerime kilitlese tüm sinirim gidecek biliyor musun? ama gelmiyor,yer yarıldı da yerin dibine girdi sanki." berna saçımı okşadı.
"gelecek kuzucuğum gelecek,biraz daha sabret. ha bir de bu yüzden kızacağım ona,benim kuzucuğumu üzmeye ne hakkı var o eniştenin?" kuzucuğum...hoşuma gitmişti bu hitap şekli"berna bana bundan sonra hep kuzucuğum diye hitap eder misin? çok rahatlatıyor bu hitap şekli."
"senin istediğin bu olsun kuzucuğum ben sana hayatım boyunca kuzucuğum derim,söz." birbirimize sarıldık ve ben o sırada berna hakkında düşündüğüm tüm kötü düşünceler için berna'nın haberi olmadan berna'dan özür diledim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE •ognis• /surv22
Teen Fiction"Binlerce kez beter olsun gece,senin ışığın yoksa..." William Shakespeare Hikaye gerçekle bağlanmış bir hayal ürünüdür!