KAHVELER VE YEŞİLLER

443 23 47
                                    

2015-Nisan
Genç adam,esen ılık meltemin etkisiyle kadının uçuşan dalgalı saçlarına baktı.Kadın,bir yandan gözlerinin önüne gelen saçlarını geriye itiyor,bir yandan arkasında yavaş adımlarla ilerleyip elini tutan adama dönüp gülümsüyordu.Kadının gülümsemesiyle daha da derinleşti adamın bakışları.Sarı saçlarının teniyle,gözlerinin ise yeşil elbisesiyle uyumuna hayran olmamak elinde değildi.Hafif bir hareketle önünde ilerleyen kadını kendine birkaç adım yaklaştırdı.Tuttuğu elini havaya uzatarak kadının kendi etrafında gülerek dönmesine sebep oldu.Dönerken attığı kahkahası tatlı bir melodi gibi yayılmıştı etrafa.Usulca kadının kulağına eğilip fısıldamıştı sihirli sözlerini;

'Bu sahil az önce dünyanın en güzel gülüşüne şahit oldu.'

Adamın sözlerine karşılık yanağını yerleştirdi elini.Adam anında gözlerini kapatıp,iyice yerleştirdi yüzünü evi olarak benimsediği kadının avucuna.Bir süre yanağına değen tenin sıcaklığına bıraktı kendini,sonrasında içinde sadece sevgi barındıran naif öpücüğünü sundu kadının avuç içine..
...
Şimdi karanlık bir ortamda yürüdüğü ipin üzerinde dengede durmaya çalışan bir cambaz gibiydi.Etrafın zifir karanlığına bürünmesi yürümesinin en büyük engeli olmuştu.Bedeninin her bir santimine yerleşen korku ne adım atmasına izin veriyordu,ne de geriye gitmesine.Öylece durup,devrilmemeye çalışıyordu incecik ipin üzerinde.Çünkü biliyordu kadın;karanlığa aldırış etmeden geriye doğru adımlarsa kendini geçmişin sancılı kollarına atacak,ileriye yönelirse kapılarını yeni acılara aralayacak.

_____________________________________________
Tepkisizce karşısındaki su akıntısını izlemeye devam etti.Bacaklarını kendine çekerek,kollarını etrafına sarıp bir süre öylece durdu.Kafasının içinde yankılanmaya devam eden cümlelerin sesi kesilmedikçe gözlerinden akan yaşlar daha da hızlanıyordu.Durmaksızın yanaklarından kendilerine yol yapmış gözyaşlarına eliyle mendil olmakla uğraşırken,usulca gelip yanına oturmuş adamı farketmemişti bile.Sağında ufak bir karartı belirince omzunun üstünden yavaşça karartının tarafına çevirdi başını.Gözlerine kilitlenen gözler asla yabancı değildi Mine'ye.O gözler,günün sabahında koşar adım uzaklaşarak arkasında bıraktığı adama aitti...

Bir süre ikisi de tek kelime etmeden karşısındakinin gözünün içine baktı.Baktıkça baktılar,derinlere daldılar..Dakikalar sonra yeniden yaşlarla dolan gözlerini zor da olsa koparmıştı Hakan'dan.Hakan,usulca başını önüne eğmiş öylece duran kadına bir süre daha buruk bir gülümseme ile baktı.

'Eğer seni nasıl bulduğumu merak ediyorsan,Turgut söyledi.Her canın sıkkın olduğunda gelip otururmuşsun bu göl kenarına.'

Tek kelime etmeden tüm dikkatini Hakan'ın kurduğu cümlelere verdi Mine.İki elini birden yüzüne götürüp kalan yaşlarını da sildiği gibi başladı konuşmaya;

'İnan ufacık bir an bile merak etmedim beni nasıl bulduğunu.'

Yalan söylediği her halinden anlaşılmasına rağmen doğruyu söylercesine keskin bir ses tonu ile kurmuştu cümlesini.Yanıbaşında oturan adamın söylediklerine inanacağını sanmıştı ya da inanmasını istiyordu.Oysa Hakan,Mine'nin bu dünyadaki en başarısız yalancı olduğunu bildiği için ciddiye bile almamıştı söylediklerini.

Hakan bakışlarını Mine'nin saçlarında sabitledi.Yıllar önce beline uzanan sarı saçları şimdi omuzlarına zar zor değiyordu,üstelik artık sarı bile değillerdi..Her ne kadar elini o özlemini çektiği saçlara dokunmak istese de bu isteğini içine gömmek zorunda kaldı.

'Saçlarını kesmişsin.Çok severdin sen o uzun saçlarını.Nasıl kıyıp da kestirdin?'

Parmaklarının yardımıyla saçlarının bir tutamını kulağının arkasına sıkıştırdı Mine.Derin bir nefes soluyarak kendisine yöneltilen soruyu cevapladı;

'Geçmişin izlerinden kurtulmaya saçlarımdan başladım.'

Buz kesti adam.Damarlarındaki kanın bir an tüm vücudundan çekildiğini hissetmesine yetmişti işittiği sözler.Akıp giden suya bakışlarını sabitlemiş kadının yan profiline öylece bakakalmıştı.Mine ısrarla Hakan'ın yüzüne bakmamaya kararlıydı.Bakarsa saklandığı karanlığın dibinden çıkacak,kapının diğer tarafında bekleyen aydınlığa koşar adım gidecekti.

'Kalbin bu kadar mı öfkeyle dolu bana?' dedi Hakan,titreyen ses tonuna içten içten sinirlenirken.

Boş bakışlarını karşısında yavaş yavaş acının etkisi altına girmeye başlayan adama çevirdi Mine.Bir zamanlar çevresindeki insanların onu nasıl gördüğünü Hakan'a bakınca anlamıştı.Tüm hayal kırıklığını içinde barındıran gözleri,düğümlenen boğazı,titreyen elleri ve dudakları..Hakan'ın bu hali bir an için geçmişin zindanlarına fırlatmıştı onu.Gözünün önünde yeniden hayat bulup,onunla alay eden anıların yarattığı baş ağrısıyla buruşturdu yüzünü.Sorusuna bir cevap bulamayan Hakan,hiçbir şey demeden geçmişi ile tekrardan hesaplaşan Mine'yi öylece izliyordu.Kafasının içindeki uğultuları bastırmak istercesine elinin altındaki çimlere geçirdi tırnaklarını.Bir süre öylece durduktan sonra gözlerini açıp,hiçbir şey olmamış gibi Hakan'ın sorusuna sundu cevabını;

'Öfke de bir duygudur.Benim artık sana feda edebileceğim en ufak duygu zerresi bile yok.İçin rahat olsun bu konuda.'

Mine'nin dudakları arasından firar eden hiçbir kelimeye inanmıyordu Hakan,inanmak istemiyordu.Çünkü Mine böyle biri değildi,hiçbir zaman acımasızlıkla süslenmiş kelimeler kurup,yaralayamazdı insanı.Ama Hakan biliyordu.Mine hissettiği her şeyi inkar edercesine savuruyordu,doğruluğunu bile ispatlayamayacağı kelimeleri.

'Yapma artık Mine.Yalan söylediğini ikimiz de iyi biliyoruz.'

Hakan'ın ortaya sunduğu her bir kelime Mine'yi sinirlendiriyor,içinde kabaran öfkeyi dizginlemesini engelliyordu.

Sinirden sıktığı çenesine aldırış etmeden tek bir hamleyle kalktı oturduğu yerden.Hakan'ın söyleyeceğini tek bir şeyi daha duymaya ne sabrı ne de gücü kalmıştı.Mine'nin ani kalkışına karşılık vererek Hakan da hemen ayaklanmıştı,bu sefer gitmesini engelleyecek olan hamlesine hazırlanırken.Arkasını dönüp tek bir adım atmıştı ki,bileğinde hissettiği el ile olduğu yere çakıldı.Hakan onun bileğini kavrayıp kendisinden uzaklaşmasını olabildiğince engellemişti.Tuttuğu bileği incitmemeye özen göstererek gitmek üzere olan Mine'ye doğru ilerletti adımlarını.Şaşkın bakışlar arasında buluşturmuştu gözlerini.

Yıllar sonra tekrar buluşan kahveler ve yeşiller..

Yeniden birlikte çarpan iki kalp..

Tam önünde duran kadının gözlerini istem dışı kapatmasını izledi.Bu anı bir daha yakalayamayacağını göz önünde bulundurarak yaptı hamlelerini.Usulca alnını onunkine yasladı.İkisinin de kapalı olan gözleri,karışan soluklarının arasına fısıldadı sözlerini;

'Bu sefer kimse gitmeyecek.'

SillageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin