'Bu yüzük kutusu sahibinde durmalı,bende değil..'
...
Adam,duyduğu kelimelerin kulaklarında sebep olduğu uğultunun ellerine düşerken ağzını açıp tek bir kelime bile söyleyemedi.Gözleri sehpanın üstünde duran alev rengindeki kutu ile kadının zümrüt parçalarını andıran gözleri arasında gidip geliyordu.Ortalığa yayılan ölüm sessizliğini ikisinin de bozmaya niyeti yoktu.Hakan,kendi iç savaşının mücadelesi içindeyken,Mine ise bir zamanlar taktığı yüzüğün şimdilerde yarattığı boşluğa dokunuyordu parmaklarıyla.Kafasını kaldırıp değil Hakan'a bakmaya,gözlerini herhangi bir yere dahi çevirecek gücü bulamıyordu kendinde.'Emanetini de getirdiğime göre artık gidebilirim.İyi geceler..'
Göz temasından kaçınarak dudaklarından firar eden kelimelere eşlik edercesine fırladı yerinden.Bitmişti işte,bu kadardı.Ardında bıraktığı son iz ile geçmişin prangalarından tamamen kurtulmuş,ruhunu özgürlüğe kavuşturmuştu.Peki gerçekten kavuşmuş muydu özgürlüğüne?Yoksa sadece kendini bu kurtuluş oyununa ikna mı etmeye çalışıyordu?Mine'nin kapıya uzanan eline koşar adım arkasından gelen Hakan engel olmuştu.Gitmesine izin vermeyecekti.Şu an bu durumdayken,önlerine geçmişe ait yapboz parçaları düşerken gidemezdi.
'Mine,dur!Böyle gidemezsin,dur bir konuşalım önce.'
Mine,zor da olsa buluşturdu yorgun bakışlarını karşısında çırpınan Hakan ile.
'Çok yorgunum Hakan,evime gidip dinlenmek istiyorum.Konuşacak bir şey kalmadı zaten,çekil önümden de gideyim artık.'
Ses tonundan bile kırgınlık ve yorgunluk melodisi yayılan kadını bırakmaya niyeti yoktu Hakan'ın,ne zorluklar eşlik etmişti kendisine kadını yeniden bulana kadar.
'Sadece 5 dakika ver bana,lütfen.Sonra söz gitmek istersen engel olmayacağım sana.'
Bu cümleleri,bu ses tonunu hafızasının derinliklerine yıllar önce kazımıştı Mine.Şimdi ne derse dersin adam vazgeçmeyecek,ne pahasına olursa olsun kadına kendisini açıklayacaktı.Hakan'ın bakışlarındaki kararlılığa son kez inanmayı seçti Mine.Usulca başını sallayıp tekrar içeri,az önce oturduğu tekli koltuğa yöneltti adımlarını.Mine içeri doğru ilerlerken Hakan, kapı eşiğinde derin soluklar arasında kendisini biraz sonra aralarında geçecek olan konuşma için hazırlıyordu.
Dakikalar su misali akıp geçmiş,akrep ile yelkovan birbirini kovalamaya devam etmişti.Akmaya devam eden zaman,yine de karşı karşıya oturan iki bedeni konuşturmaya yetmemişti.Bağdaş kurduğu bacaklarının üstündeki yastığı sıkan Mine,dik bakışlarını dakikalardır tek bir noktaya bakan Hakan'a dikti.Hakan sustukça Mine öfkeleniyor,neyin içine düştüğünü anlamaya çalışıyordu.
'Bana sadece 5 dakika dedin ama nerdeyse yarım saat oldu.Tıp oynamak için mi oturttun karşına beni?'
Çattığı kaşları arasında sorduğu sorusunun cevabını merakla beklemeye başladı.
'Nerden başlasam diye düşünüyorum.Sanki bir yerden tutsam diğer yanlar eksik kalacak.'
Adamın sözleri karşısındaki kadının zorlukla yutkunmasına sebep olmuştu.Kahvenin en sıcak tonlarının esiri olmuş gözlerini dakikalardır kendisine kilitlenmiş olan zümrüt yeşillerine sabitledi.
'Kafam o kadar karışık ki,Mine.Nerden başlasam,sana neler anlatsam bilmiyorum.Hoş,dinlemek isteyecek gibi de durmuyorsun karşımda.Ama artık bir yerden başlamanın tam zamanı..'
Hakan'ın konuşmasına pür dikkat kesilirken elinin altındaki yastığı sıkmaya devam etti Mine.
'Yıllarca kim olduğumu sorgulayıp durdum.Pusuya düşürülen Kemal miydim yoksa hayatını sadece mesleğine adamış olan Hakan mı?O kadar çok sordum ki bu soruyu kendime ve o kadar çok cevap veremedim ki buna..Bir gün olsun bile aklımdan çıkarmadım o hastane koridorunda yaşanılanları.Elimden gelen tek şey gitmekti..
'Elinden gelen tek şey;gitmek ve beni ardında bırakmaktı.'
Yeniden yaşlarını akıtmak için hazır bekleyen gözleri ve alaycı gülüşü arasında zor da olsa birkaç bir şey söyleyebilmişti.
'Sen gittin ve ben kaldım..Hiçbir şekilde ulaşamadım sana.Sonu sana çıkan tüm yollarımı acımadan kapattın sen.Olup bitenlerden haberim olduğunda evine gelmiştim,mutlaka söylemişlerdir sana.'
Kadının son cümlesine 'evet' dercesine başını salladı adam.Kadının göz pınarlarında biriken yaşlar yeniden yanaklarında yol almış,kalbinin yarasına tuz basmıştı.
'Apartmandaki karşı komşun Ertan amca söyledi iki gün önce bavulla çıkıp gittiğini.Karşı komşundan mı öğrenecektim ben senin defolup gittiğini?'
Konuştukça sesi yükselmiş,öfkesini dudaklarından firar eden kelimelere kesmişti.Kucağındaki yastığı boşluğa fırlatıp kalktı oturduğu yerden.Akıp giden gözyaşlarını elinin tersiyle silerken çaresizce oturan adama baktı.
'SEN BENİ NE İLE BAŞ BAŞA BIRAKTIĞININ FARKINDA MISIN,HAKAN!?'
Öfkesi artık sınırını aşmış,evin tüm odalarına dalgalar şeklinde yayılmıştı.Bağırmaktan ağrıyan boğazını umursamadan konuşmasına devam etti;
'SEN BANA NEYİN AÇIKLAMASINI YAPIYORSUN BURDA?UNUTMUŞ GİBİ Mİ GÖZÜKÜYORUM SENDEN SONRA NELER YAŞADIĞIMI?O zamanları hiçbir şey unutturamaz ki..'
Sonralarda alçalan sesine düşen omuzları eşlik etti.Oturduğu yerden kalkıp karşısına geçen adama sırtını dönmüş,içinden taşmaya devam eden öfkesini dizginlemeye çalışıyordu.
'Unutamazsın,biliyorum.Unut da demiyorum sana.Ama ne olur yaşanan her şeyin cezasını kendine kesme artık,yapma bunu kendine Mine.'
Hakan'ın buğulanan ses tonu Mine'nin duran gözyaşlarını tekrar çağırmıştı.Yüzünü tekrar döndüğünde harabeden farksız olan adama uzun bir sessizlikte baktı bir süre.Adamın yanaklarından süzülen yaşlar zemin ile buluşurken,yerlerine başkaları geliyordu.Elini adamın akan yaşlarına mendil olmaya iterken sözlerine kaldığı yerden devam etti;
'Ben,öyle bir boşluğun içine düştüm ki senden sonra..Devam da edemedim hayatıma,kalakaldım öylece.Günlerce,haftalarca hatta aylarca senden bir iz aradım.İlk önce telefonlara çıkmadın,sonra tamamen kapattın telefonunu.Sana dair hiçbir şey bırakmamıştın geride.Bir tek o kalmıştı..'
Parmağıyla sehpanın üzerinde aralık duran kırmızı kutuyu işaret etti.
'Sen gittin ve giderken beni Yalçın denen adamın kirli oyunlarının içine attın.'
Cümlesini bitirir bitirmez dudaklarından kaçan ufak bir hıçkırık yetmişti ağlamasının şiddetlenmesine.Mine'nin giderek kötüleşen ağlamasına karşılık çekti onu kendine doğru.Kollarında küçücük kalan,ağladıkça sarsılan bedene daha da sıkı sardı kollarını.Dakikalarca tek kelime etmeden öylece durdu.Mine ağlamış,ağladıkça bir nebze de olsa su serpmişti yüreğinin yangınına.Başını adamın göğsünden kaldırıp,kollarından çıkmadan gözlerinin içine baktı.Yarım saat önce kendisine pişmanlığın zindanında kavrulan hareleriyle bakan adam,şimdi harebeye dönmüş ama yine de son kalan umut kırıntıları eşliğinde bakıyordu.
Tek kelime bile etmeden tekrar başını adamın göğsüne yaslayıp gözlerini kapattı.Siniri,öfkesi,kırgınlığı,hesap sorma isteği..Hepsi toz olup uçmuştu.Geriye sadece adama sığınmanın özlemi kalmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sillage
RomantikAvuçlarının arasında kaybolmuş ellere eğilip ufak bir öpücük kondurdu.Karşısında ağlamasına devam eden kadının o haline kıyamayıp şefkat dolu sesiyle cümlesine devam etti; 'Şimdi bizde telafi edilecek yıllar,yaşanacak bir aşk var.'