PART 1:YARGIÇ VE MAHKUM

380 22 21
                                    

Zaman ansızın durdurdu akışını;yeşilin en koyu tonuna bulanmış ağaçlarda daldan dala konan kuşlar son kez şarkısını söyledi,balıklar mavinin hüküm sürdüğü denizlerde son kez süzüldü.Arabalar son kez hızla geçti sokaklardan,tıpkı yıllardır aradıkları son durağı sonunda bulmuş gibi.Yeryüzündeki her şey adamın tek bir dokunuşu ile kadının belleğinden alınıp başka bir gezegene fırlatılmış,gerisinde ise uçsuz bucaksız bir sessizlik bırakmıştı.

Ne kadar zamandır birbirlerinin kolları arasında dinleniyorlardı,ikisi de bilmiyordu.Zaman gerçekten ilk dokunuştan sonra akmaya devam etmiş miydi..?Yoksa aniden mi bırakmıştı akmayı..?Şu an ikisi de zaman kavramını anlamlandıramayacak kadar bilinmezliğin içinde kaybolmuş durumdaydı.Kadın,beline sımsıkı sarılmış olan kollara eşlik edercesine yerleştirmişti ellerini adamın omuzlarına.Adam ise,kollarının arasında minicik kalmış kadının kokusuyla yeniden nefes almaya başlamıştı,saçlarının arasından hiç ayırmak istemiyordu yüzünü.

Engelleyemedikleri duyguların hem yargıcı hem de mahkumu olmuşlardı.

Daldıkları derin rüyadan uyanan ilk uyanan Mine olmuştu.Binbir güçlükle açtığı yeşillerine düşen fotoğraf karesi yetmişti kendi dünyasına dönmesine.Zorlukla Hakan'ın kollarından koparıp geriye doğru fırlattı bedenini.Adamın kollarının arasındaki ılık ten bir anda yok olurken,çoktan yerine soğuk poyrazlar esip üşütmüştü kalbini.Yeşil harelerinin arasından,sık nefesler alarak kendisine bakan kadına ne diyeceğini bilemedi.

'Bu,bu yaptığın..olmadı böyle bir şey.Engel olmalıydım ben..evet evet,engel olmalıydım..'

Durmaksızın kelimelerin yerini değiştirip yine aynı cümleyi tekrarlayan Mine,çimlerin üzerine serpilmiş ceketini alıp hızlı adımlarla yürümeye başladı.Hakan ise bir süre daha durdu gölün kenarında.Peşinden gidip konuşmaya çalışırsa pamuk ipliğine bağlı her şeyin yerle bir olacağını biliyordu.En iyisi şimdi kadını kendi hâline bırakmak,düşünmesi için fırsat vermekti..
...
Yıllar önce,benliğinde hüküm süren tüm duygularını söküp şeytanın eline teslim etmiş,hepsinin tek tek mezara gömülüşüne şahit olmuştu yeşilleri.O gün saatlerce mezarın başında oturmuş,avuç içlerine hapsetmişti toprağın soğukluğunu.Toprağın metrelerce altına sadece duygularını teslim etmemişti Mine,umutları,hedefleri,hayalleri...Elinde avucunda ne varsa zorla söküp almışlardı,aynı kalbinde kendi cumhuriyetini kurmuş adamı söküp aldıkları gibi.

Hakan ile yaşadığı o duygu dolu anlar gözünün önünden bir film şeridi gibi geçmeye devam ederken devam etti sessizce adımlamaya.Kendine hakim olamayışının öfkesini elinde tuttuğu ceketini sıkarak çıkarmaya çalışsa da pek başarılı olamadı.Ne kendine kızmak,ne de elinin altındaki eşyalara güç gösterisi uygulamak..Hiçbiri içindeki o anlamdıramadığı huzuru gölgeleyebilecek yetkiye sahip değildi,olamazdı da.Hakan'ın usulca bileğini tutuşu,nasıl olduğunu anlamadığı kolların beline sarılışı,adamın omuzlarına teslim ettiği elleri...Nasıl olmuştu da böylesine bırakabilmişti kendisini onun kollarına,aklı almıyordu.Kendi sorduğu sorulara bile yanır bulamazken çoktan gelmişti hastanenin bahçesine.Acile giriş yaptığında kendisine dönen meraklı gözlere aldırış etmeden hızlıca adımladı odasına doğru.

Kendini sadece işine verecek ve bugün Hakan ile arasında hiçbir şey yaşanmamış gibi yapacaktı.Yapmak zorundaydı.Düşünürse kafayı yiyecek gibi olur,ayakları Mine'nin ikazlarına kulak asmayarak koşarak gidecekti ait oldukları yere.

2 Gün Sonra
Güneş yeniden maviliğe elveda demiş,yerini donuk gri elbisesini üstüne giymiş olan ay'a bırakmıştı.Düşünceler denizinde boğulmamak için iki gündür nöbet tutuyordu hastanede.Görevini devredip,iyi akşamlar dileyerek hızlıca yürüdü bahçenin dış kapısına doğru.Bakışlarını yerdeki çakıl taşlarından ayırmadan takip etti evinin yolunu.

SillageHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin