Son Veda'm

582 25 2
                                    

At arabalarına bindik. Yolculuk başladı ben at arabasında yalnızdım. Birkaç hizmetli de arkadaki at arabasındaydı. Yolculuk boyu düşünüp içimdeki kini nefreti daha çok büyüteceğim. Bu kadar saldırgan ve kindar olmama sebep olan o adamın oğluna, ailesine kan kusturacağım. Kendisi cezasını çekemeden öldü. Lakin babamın mallarıyla, ihtişamıyla sosyetede ün kazanmış bu sahte ve karaktersiz insanlara acı çektirmeliyim.
Biraz ilerledikten sonra at arabasının durduğunu farkettim perdeyi aralayıp meraklı bakışlarla etrafa bakarken, kapı birden açıldı ve bir el beni oturduğum yerden sertçe çekerek göğsüne yasladı. Bu eşsiz kokuyu tanıyorum, bu o'ydu benim tek aşık olduğum adam, sevgisine doyamadığım, hayallerimi süsleyen tek adam kokusunu bir kez daha içime çektim belki de bu son olacaktı. Tanrım, ondan nasıl ayrılacaktım. Bırakmazsa gidemem ki.. Zaten onunla vedalaşamama sebebim buydu. Bırakmayacağına emindim. Hiç konuşmadan dakikalarca kesik kesik nefes alıp verebildim yalnızca. Eliyle çenemden tutup kendisine bakmamı sağladı. Defalarca kez gözlerimi kaçırsamda sonunda gözlerimle kovalamaca oynayan gözlerine esir düştüm.
- Arthur ne işin var burada neden yolumu kestin?
-Catherina benim güzel Catherina'm senin gözündeki bu hırsta neyin nesi? Sen benim Catherina'msın meleğimsin ne oldu sana tanrı aşkına, bir kin uğruna bunu yapabileceğine inanmak istemiyorum.
Kalbim yerinden çıkacakmış gibi çarpıyor ve bedenim yalnızca ona sıkıca sarılmak istiyor. Bir anda kendimi bir ağaca yaslanmış halde buldum Arthur ağaçla kendisi arasında beni bırakmayacak şekilde sıkıca tutmuş. Ve gitmemem gerektiğini, benim merhametli olduğumu söyleyip duruyordu. Fakat gideceğimi ve söylediği şeyleri milyonlarca kez söylemesine rağmen onu dinlemeyeceğimi biliyordu. Hiç cevap vermiyordum ona çünkü cevap verirsem beni ikna edeceğimden adım gibi emindim. Ben onun elimi tutup ormandaki şatosuna götürüp bir odaya kilitleyip bırakmayacağını umarken. Dudaklarına hiç unutamayacağım kadar narin ve tutkulu bir öpücük kondurduktan sonra, atına bindiği gibi ormanda uzun ve sarmaşık ağaçlar arasında hızla kayboldu. Yaşadığım şokun etkisiyle oracıkta yere düştüm hizmetçilerden biri su getirdi. Yudumlarken suyu, Arthur'un bu beklemediğim tavrını aklıma getirdim ve su boğazımda resmen düğümlendi. Beni bırakıp gitmişti istediğim buydu. Hatta onu gördüğüm andan itibaren en çok korktuğum şey beni bırakmamasıydı lakin o beklediğimin tam tersini yapmıştı, kabullenmiş bir şekilde son bir kez vedalaşıp gitmişti. Çünkü artık söz geçiremeyeceğinin farkındaydı fakat çekip götürseydi çok uzaklara bırakmasaydı.. Hayır yine merhametime yenik düşmek üzereyim. Bunu yapmayacağım bir söz verdim ben sözümü yerine getireceğim. Gözyaşlarım istemsiz olarak akıyordu ben engel olmamakta kararlıyım. İçimde merhametin, acımanın kırıntısı kalmamalıydı akıp gitsin hepsi gözyaşımla.. Tekrar at arabasına binip yola koyulduk. Aklımda sadece Arthur ile yaşadığım anılar vardı. Son yaşadığımız olay ise içler acısı, ben aşkımı oracığa gömdüm ama belli ki içimde birşeyler parçalanmıştı. Ağladım hemde hıçkırarak.. Perdeyi araladım ingilterenin sıcak rüzgarı tenime deydikçe mayıştım ve Arthur'u rüyamda görmek ümidiyle uyudum.

İntikamın GölgesindeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin