⠀
Sakince etrafa baktım, son derse girmiştik. Yaz aylarında olduğumuz için hafif sıcak-baskın bir hava vardı. Herkes kendi arkadaş gruplarında sohbet edip eğleniyordu. Bense sessizce onları izliyor, bazen kulaklığımda çalan şarkıya eşlik edip dışarı bahçeyi izliyordum.
Aslında hep tek başına olan birisiydim, okul hayatım boyunca psikolojik zorbalığa uğramıştım. Sessiz, sakin birisiydim. Güçsüz bir vücudum vardı. Kendimi savunacak bir kavgaya girecek bir gücüm yoktu... İnsanlar yüzüme alaycı şekilde gülüp benimle dalga geçip, uğraşırlardı;
Dilini mi yuttun konuşsana, bu saç ne hiç yakışmamış, başka kıyafetin mi yok hep bunu giyiyorsun? Evden mi getiriyorsun? Iyy yeme şunu, iğrenç kokuyor. Bir soru sorduğumda seni ilgilendirmez ya da sen anlamazsın gibi daha bir çoğu...
Sadece susuyordum, bu insanlara ne dersem ya da ne yaparsam yapayım hep böyle kalacaklardı. Susmaktan başka yapacak bir şeyim yoktu ki...
Çalan zille kulaklıklarımı çıkarmadan çantamı toplamaya başladım, kitabımı da çantama katıp çantamın fermuarını kapattım. Sağ koluma takıp sınıfın kapısından çıkarken, ayağıma takılan çelme ile dizlerimin üstüne sert bir şekilde düştüm. Gözlerim yanıp dolmaya başlamıştı, gözlerimi sıkıca kapattım. Bunların önünde ağlayıp yine dalga konusu olamazdım. Hiç bir şey demeden yavaşça ayağa kalktım, dizlerimdeki tozu çırparken gülüşleri kulağıma geliyordu, zorla yutkunup sessiz ve yavaş bir şekilde sınıftan çıktım.
Yol boyu sesiz iç çekişlerim ve gözlerimden akan küçük yaşlarla eve vardım. Anahtarla kapıyı açıp ayakkabılarımı kapının kenarın kattım ev sessizdi, şimdilik...
Odama çıkıp çantamı masamın kenarına bırakıp, telefonumu da yatağa bıraktım. Banyoya gidip, kısa bir duş alarak gerekli ihtiyaçlarımı karşıladım. Altıma siyah kısa eşofman tarzı bir şort giydim, üstüme de aynı renk bir tişört. Nemli saçmalarımla yatağa uzanıp, banyonun verdiği mayışma ile uyuya kalmıştım .
22:47
Yatakta sağ tarafa uykulu bir şekilde dönüp kendime gelmeye çalıştım. Aşağıdan gelen bağırışlar artık hiçte yabancı gelmiyordu, yatakta doğrulup yavaşça odamdan çıktım. Salona doğru gittiğimde gördüğüm manzara pekte yabancı değildi...
Koltukta kafasını geri atıp ellerin arasına alıp sakinleşmeye çalışan babam ve sinirli bir şekilde babama bağıran annem...
Diğer ailelere ve çocuklara her zaman özenmiştim; mutlular, paraları var, aileleri onları seviyor , saçlarını okşayan onlara sevgiyi hissettiren birileri var...
Benim ailem sabah kavgayla başlıyor, akşam kavgayla bitiyordu. Babamın uyuşturucu kullanması ve bunun yüzünden oluşan sorunlar, sinirli ve dengesiz tavırları. Etrafa olan ve ödenemeyen borçlar, küçük bir şey de sinirini benden çıkarmaları. Onlar için hiç bir zaman iyi bir evlat olamadım. Oysa onlarda iyi bir anne ve baba değildi...
Yetersizdim onlar için dersleri düşük olan, bir işi beceremeyen yetersiz bir evlattım ve lanetli...Ailem eşcinsel olduğum için lanetli olduğumu, tüm bu sorunların belaların Tanrı'nın beni ve benim anne babam oldukları için bizi cezalandırdığını düşünüyor, belkide haklılar...
Babamın sinirle kalkıp üstüme gelmesi ile olacakları çoktan anlamıştım, kalbim okadar hızlı atıyordu ki korkudan. Dayak yemek istemiyordum, canım çok yanıyordu...
Babam yanıma gelmeden, terliklerimi bile giyemeden kapıdan koşarak çıktım. Nereye gittiğimi bilmiyordum, tek bildiğim babamın arkadan evi inletecek şekilde bağırıp bana küfürler etmesi ve ılık göz yaşlarımın yavaşça akıp çenemden damlasıydı...
Sesiz ve kimsenin olmadığı bir parka geldiğimde bir banka oturup hıçkırarak ağlamaya başladım. Belkide isyan etmiştim. Tanrı'ya yavlardım her gece yaptım gibi:
Bende sevilmek istiyorum, bende diğer insanlar gibi gülmek mutlu olmak istiyorum. Saçlarımın nefretle çekilmesi değil sevgi ile okşanmasını istiyorum Tanrım...
" bende sevilmek istiyorum... "Gözlerimden akan yaşlara yenisi eklerken, gecenin serinliği ile titredim. Kızarmış gözlerle, sesiz parka baktım herzamanki gibi yalnızdım.
Banka yavaşça uzandım, yanan gözlerimi kapattım. Ağlamam durmuş, yerini iç çekişlerim almıştı. Bir süre sonra uykuya dalacakken saçlarımda bir el hissettim;Sanki, dokunmaya kıyamayacak gibi, narin bir şeye dokunur gibi okşadı saçımı, sonra minik bir öpücük bıraktı. Ben uykuya teslim olurken belkide...
Tanrı sesimi duymuştu...