Minho, bugün burada bir anlaşmaya varılacağına inanmasa da yinede abisini ve liderini dinleyerek bu toplantıya katılmıştı."Gün ve Ay orduları komutanı, prens Minho."
Vampirlerin kralları Luther konuşmaya girdi. "Bay Fenris teşrif etmeyecekler mi?"
"Alfa Fenris, yerine bizi, komutanlarını gönderdi. Bu sizin için yeterli değil mi saygıdeğer Luther?" Chan cevap verdi. Konuşma işi genelde onundu zaten. Zekasıyla öne çıkardı. Minho ise daha çok yırtıcılığı ile nam salmıştı.
Hyunjin babasının diğer bütün vampirler gibi, kendi ırkını kurtlardan üstün gördüğünü biliyordu. Bu yüzden liderlerinin gelmeye tenezzül bile etmemesi onu sinirlendirmiş olmalıydı.
O sırada Minho, şartlarını sıralayacak olan Chan ile beraber sırıtmaya başlamıştı. Bu şartlar vampirleri köşeye sıkıştıracaktı.
Şartlara geçmeden Hyunjin hareketliliği hissetmişti bile. Kral Luther'in askerleri, kralın en ufak bir işaretiyle harekete geçmeye hazırdılar. Bunu tek farkeden tabiki Hyunjin olmamıştı.
Minho konuşmaya, bir elini masaya vurarak aniden daldı. "aklınızdan dahi geçirmeyin Kral! Aksi takdirde kral denebilecek bir krallığınız kalmayabilir."
Bu kadar açık bir tehditi kimse beklemiyordu açıkçası. Tamam kurtlardan nezaket beklenmiyordu ama bu herkesi şaşırtmıştı işte.
"Sen beni tehdit mi ediyorsun?" diye sesini yükseltti Kral Luther.
"Peki siz? Askerlerinizi yok etmemi mi tercih edersiniz? Yoksa geri mi çekiliyorsunuz?" Hyunjin, zeki yakışıklının Chan olduğunu düşünmüştü ama Minho da en az Chan kadar zekiydi ve tabi yakışıklı. Hamlemizi anında anlamıştı.
Minho'nun şiddetini durduran şey Chan'ın sesi olmuştu."Tamam uzatmayalım o zaman. Şartlar size önceden iletilmişti. Kabul etmiyorsanız bu şaşalı toplantıyı daha fazla uzatmamızı gerek görmüyorum." Kral'la beraber herkes dumura uğramıştı. İşlerin ciddiye binmeye başladığını, yıllardır kendi içlerinde kapalı bir yaşam süren vampirler için anlamak zordu. Yine de kurtlar sağolsun vampirler şimdi bu gerçekle baş başa kalmıştı.
Hyunjin, kurtlardan başını çevirmiş babasına bakıyordu o an. Babasının, sert görünüşünü bozmasa da gözlerindeki farklı bir ifadeyle ona doğru döndüğünü gördü. Tekrar Elizabeth'e baktı Hyunjin, "neler oluyor?" diye sordu.
Elizabeth "bilmiyorum. Kral bu şartları kurulun en yüksek rütbeli üyeleri dışına çıkarmamış olmalı." dedi.
Salonda gerilimin oluşturduğu sessizlik artarken Hyunjin, babasının kısa bir sürenin sonunda askerlere geri çekilme emrini verdiğini gördü. Açıkçası korkmaya başlamıştı. Kurtlar onları köşeye sıkıştırmış olmalıydı. Bir şeyler değişmek zorunda bırakılmış gibiydi.
Kral Luther, kurtlara çaresiz ve nefret dolu bir bakışla baksada, asilliğinden ödün vermemeye çalışıyor başını dik tutuyordu. O an anladı Hyunjin herkesin neden bu kadar korktuğunu. Bu gerçekti, bu olanlar gerçekti. Kurtlar gerçekten de şartları kabul edilmediği takdirde bir şeyleri bozacaklardı.
"Kabul." Kralın ağzından çıkan tek şey bu olmuştu. Neyi kabul etmişlerdi bu kadar ağır?
"Rehin alınacak soyunuzdan geleni şu anda teslim etmenizi talep ediyoruz." dediğinde Chan, bütün vampirlerden fısıltılar ve korku nidaları yükselmeye başlamıştı. Hyunjin bir anda kardeşlerinden biri veya kendisinin, kurtların esiri olacağını öğrenmişti. Kral Luther bu kadar çabuk mu kabul ediyordu her şeyi? Bu kadar çabuk mu sinecekti? Hani vampirler de en az onlar kadar güçlüydü? Savaşmaktan korkuyordu Kral. Açıkça krallığı kaybetmekten korkuyordu ama çocuklarından birini bu kadar kolay mı gözden çıkaracaktı? Elizabeth'le birbirlerine baktılar. Altı kardeşlerdi ve Elizabeth dışındakilerle iyi anlaştığı söylenemezdi. Yinede onların bile bir kurt esiri olmasını istemezdi.
Hyunjin'in babası başını eğmeden devam etti "Kabul ediyoruz. Ama bir daha bu topraklara adım atmayacaksınız ve rahatsızlık vermeyeceksiniz!" kabul mü ediyorduk?
"Bir sorun çıkarmadığınız sürece topraklarınıza ve düzeninize dokunulmayacak. Bunun yanında vergilerinizi zamanında teslim etmek zorundasınız." diye açıkladı Chan denen kurtadam. Baş köşede oturan Chan ve sağ yanındaki Minho ayaklandı.
"Balo'ya kalmamıza gerek olduğunu düşünmüyorum. Rehini teslim edebilirsiniz." Kral bir mimik kırıntısı bile sunmadan Hyunjine döndü.
"Halkının refahı için kurtlarla beraber yaşayacak olanın, prens Hyunjin olmasına karar verilmiştir." dedi. Kral Luther'in sözcüsü.
Ne olduysa, hızla oldu. Hyunjin burada olan biteni kavrayamamıştı. "Kralım ne oluyor böyle?" diye sordu Hyunjin çaresiz bir tonda. Sadece şaşkındı ve ne yapacağını bilmiyordu. Her şey bir anda gerçekleşmiş ve babası kafasını ondan çevirmişti. O an anladı. Ondan hayatının kalanını kurtların esiri olarak geçirmesini istiyorlardı.
İşte babası ondan bu kadar kolay vazgeçmişti. Mücadele bile etmemişti. Elizabeth karşı çıkmaya çalıştı ama Kral bir hareketiyle herkesi susturdu. 'Neden ben?' diye düşündü Hyunjin. Tabi ya, bir soylu olarak ne politika da iyiydi, ne de savaşmakta. İyi olduğu konular sanat ve eğlencenin dışına çıkmıyordu. O da ne eğlence ama. Sadece bununla da kalmıyordu. Kaçak bir annenin çocuğuydu o ve bir anda gözden çıkarılabilecek biri haline gelmişti.
Ama Hyunjin o kadar kolay vazgeçmeyecekti. Belki ölecekti yine de kendini bu kadar kolay teslim etmeyecekti. O bir vampirdi, güçleri körelmişse bile hala onunlalardı.
-------
Aşkolar hikaye güzel mi? Buraya kadar okuduysanız beğendiniz mi? Nasıl gidiyor? Nasıl daha iyi olabilir? Fikirlerinizi belirtiniz lutfenn ♡ ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Before I Fall Again〡hyunho〡bxb
Fiksi PenggemarVampirlerin ataları soyundan Kral Luther, yıllardır ilk defa bir baloya vampirler dışında bir türü davet etmişti. Vahşi kurtları davet etmişti. Daha doğrusu zorunda kalmıştı. Kurtların en güçlü ve vahşi klanı Gün ve Ay klanı, perilerin hükmündeki o...