Bölüm 1*

27 2 0
                                    

'Küçük hanım Cihan Bey sizi kahvaltıya bekliyor, kıyafetleriniz sandalyenin üstünde ve yalnızca 20 dakikanız var. Yardıma ihtiyacınız olacak olursa ben kapının önünde olacağım.'

Hadi ama gerçekten mi? Ne diye uyandıysam!

'Kapının önünde olmana gerek yok ben hazırlanıp iniyorum.' dedim ve yatağımdan doğrularak kıyafetlerimi bulup hazırlandım. Yine o lanet günlerden birine uyanmıştım Allah'ım ne zaman kurtulacağım ben gerçekten artık dayanamıyorum.

Arin yatağından kalkıp, kıyafetlerini aramaya başladı. Tahmin ettiği gibi yine bir elbise ve o iğrenç kokan çiçeklerden biri vardı koltuğun üstünde. Daha fazla oyalanmadan hemen banyoya doğru yürüdü ve hazırlanmaya başladı eğer geç kalırsa yine o herifin dırdırını dinlemek zorunda kalacağını biliyordu. Elbiseyi giydikten sonra saçlarını lastik bir tokayla bağladı ve kokusuna asla tahammül edemediği o çiçeklerden birini eline aldı ve banyodan çıktı.

Arin tamda  kapıya doğru gidiyordu ki odadan gelen bir tıkırtı ile olduğu yerde durup hemen arkasını döndü ve 'Kim var orada? Kimsin?' diye sormaya başladı hiçbir ses duymayınca sorusunu tekrarladı lakin yine hiç ses duymadı. Odadaki her kimse konuşmayacağını anladıktan sonra çığlık atmaya ve çalışanları çağırmaya başlayacaktı ki kolunu tutan bir el ile yerinden sıçradı ve ne olduğunu anlamak için arkasına bakmaya çalıştı.

'Küçük hanım benim Rojda korkmanıza gerek yok. Cihan Bey sizi gözetlemem için odada kalmamı söyledi. Eğer hazırsanız aşağıya inelim artık.'

Sinirden delirmek üzereydim bu adam hala kaçacağımı falan mı sanıyordu hemde bu haldeyken.
'Şaka mısın sen neden sapık gibi sessiz sessiz beni gözlüyorsun ayrıca bir daha sakın benim iznim olmadan odama girme sakın!' Sözlerim üzerine kolumun üstünde bulunan elini çekti ve yine o tiz sesiyle konuşmaya başladı

'Özür dilerim ama ben sadece bana söyleneni yapıyorum.'

Arin, Rojda'nın elinden tutup artık adı gibi ezbere bildiği o merdivenlerden salona doğru inmeye başlamıştı fakat hala anlayamadığı bir şey vardı sabah odasına başka bir çalışan girmişti ve kendisini onun bekleyeceğini bildirmişti peki bu kızın odasında ne işi vardı ki.

İkili merdivenlerden inip salona doğru ilerlerken sessizliği bozan yine o tiz sesli kız oldu.

'Küçük hanım işte geldik buyurun yerinize oturun.'

'Ee yani ne yapmalıyım teşekkür falan mı bekliyorsun ha eğer öyle bir beklentin varsa daha çok beklersin şimdi defola bilirsin.' diyerek sandalyeme oturdum kim bilir yine kahvaltıda hangi gereksizi görüp canımı sıkacaktım.

Diyecektim ki geldi yine benim down sendromlu maymun kılıklı tipsiz ve başlıyoruz
'Hayırdır ne diye bağırarak konuşuyorsun olduğun hâl yetmezmiş gibi birde sağır falan mı oldun?' Allah'ım sen sabır ver 'Aynen e tabii malum sizin gibiler arasında yaşıyorum yani bi gün hayalete dönmüş bir şekilde bile uyansam asla şaşırmam.'

'Bak yine sınırlarını zorluyorsun beni delirtme kocama söylerim seni sonra olacaklardan ben sorumlu olmam haberin olsun.'

'Farkında mısın bilmiyorum ama o kocam dediğin insan kılıklı yaratık benim de kocam olacak hemde bana senden daha çok değer veriyor.' İnanamıyorum gerçekten de inanamıyorum sırf şu aptalı sinir etmek için o adamı kocam olarak tanıttım ya artık ölebilirim sanırım ha olmaz mı şurada iki dakikacık ölüversem hem belki kurtulurum da.

'Neler oluyor burada Sevin sen yine Arin'i mi rahatsız ediyorsun'

'Aa olur mu beyim ben sizin hanımınızı nasıl rahatsız ederim.'

'Ne alaka ben bu adamın hanımı falan değilim ayrıca bu kadın beni rahatsız edebilecek biri de değil ve bir daha sakın benim adıma konuşmayın. Umarım anlatabilmişimdir.'

'Sevin bizi yalnız bırak Arin ile konuşmam gereken bazı konular var.'

'Aslında ben gitsem sen ve o çok değerli karın konuşsanız olmaz mı?' dedim bir anda ama unuttuğum bir şey vardı aslında pek unuttuğum da söylenemezdi sadece unutmaya çalışıyordum.

Tabii bu adamın o iğrenç sesini duyduktan sonra pek başarılı olduğum da söylenemezdi.

'Arin otur oturduğun yerde eğer Sevin ile konuşmak isteseydim bile yine de seni göndermezdim unuttun herhalde bu akşam nikahımız var ve seninle konuşmam gerekiyor.' Pekala bu böyle olmayacak biraz daha konuşursak sinirden karşımdaki adamın tam da iki kaşının ortasına öyle bir kafa atacaktım ki şuraya düşüp bayılacaktı.

'Sana son kez söylüyorum seninle asla evlenmem ha yok ben illa evlenmek istiyorum diyorsan da karşında yıllardır senle evli olup ayrıca senden iki tane de çocuğu olan bu kadınla evlenirsin hem baksana çok istekli senle evlenmeye evlende mutlu et karını çünkü seninle asla evlenmeyeceğim anladın mı beni?' sözlerimi bitirmemle yüzümde hissettiğim tokat bir oldu, gerçekten de bana vurmuştu bu adam yıllardır yanında kaldığım bu adam bana vurmuştu hemde ne için biliyor musunuz sırf evlenmek istemediğim için sırf kabul etmediğim için. Ve bunu o karısının yanında yapmıştı şu anda o lanet kadının bana bakarak güldüğüne emindim ama şu an tek düşündüğüm şey yanağımda ki sızıydı.

'Sevin hemen odana çık ve sende otur şu sandalyeye seninle konuşacaklarım henüz bitmiş değil.'

'Sana seninle evlenmeyeceğim dedim hâlâ neyi anlamıyorsun istemiyorum be adam istemiyorum anlasana.'

'Arin bak sesinin tonuna dikkat et yoksa'

'Yoksa ne yine vuracak mısın dur o zaman bütün konağı çağıralım sonuçta sadece karın olacak o kadının önünde bana vurman yetmemiştir.'

'O tokatı bir anlık sinirle vurduğumu gayet iyi biliyorsun ayrıca sende biliyorsun ki evimizde bulunduğun bu 6 yıl içinde sana daha önce hiç el kaldırmamıştım ama sen öyle bir kızsın ki illa bildiğin yoldan işlerin olmasını istiyorsun ve eğer tatmin olacaksan sana vurduğum o tokattan pişmanım oldu mu? İçin rahat etti mi? Şimdi eğer inatçılığın geçtiyse otur şuraya ve beni iyi dinle kahvaltını yaptıktan sonra yukarı çıkacaksın ve gelinliğini giyip hazırlanacaksın önce imam nikahını kıyacağız daha sonra ise akşam konağa geri döneceğiz ve nikahımızı kıyacağız.' bence önümdeki çatalı karşımdaki adama atsam yüzde altmış sekiz ihtimal gözüne gelir ve o da kör olur ya da acaba önümde vazo varsa onu mu fırlatsam belki kafasına gelir de beynini kullanmaya çalışır ya da

'Beni dinliyor musun sen hadi şimdi kahvaltını yap. Sofrada sadece ikimiz varız.' ulan sende bi siktir git amk ben ne diyorum bu ne diyor

'İstemiyorum anlıyor musun eğer istersen başka dilde de söyleyebilirim örneğin ingilizce, kürtçe veya vazoca.'

'Tamam bak anlıyorum sana vurduğum tokat yüzünden kırıldın bana ama çok sinirlenmiştim hem bana da hak ver seni bu kadar sevmeme rağmen senin yaptığın şu çocukça hareketler ve sözlerin beni deli ediyor ayrıca vazoca da ne demek oluyor öyle?' Allah'ım ya Rabbim hem bunak hem cahil.

'Hiçbir şey yemek istemiyorum beni rahat bırak.' tam sofradan kalkıyordum ki elimi tutup beni sandalyeye oturtmuştu ve bu bunağın dediği tek şey şuydu okşom nokohomoz vor oç kolmomon lozom (akşam nikahımız var aç kalmaman lazım) diyordu evet aynen böyle diyordu.
                          ❀
                          ❀
                          ❀
                          ❀
                          ❀
                          ❀
Selamlarrrrr ilk waty kurgumla karşınızdayım eminim ki anlamadığınız birkaç yer vardır ama bir sonraki bölümde her şeyi daha iyi anlayacaksınızdır.
Şimdilik kendinize çok iyi bakın 🐼🌸

KORALİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin