Üç ay sonra
Yoon Jeonghan o gece gerçekten deli gibi uyudu. Hiçbir şey olmamış veya yarını göremeyecekmiş gibi kendini tamamen uykuya verdi. Nasıl oluyordu bilmiyordu ama rüyasında bile o adamı görmeyi beklemiyordu.
Otelde sadece on gün kaldıktan sonra kendine kalacak başka bir yer buldu. Toparlanabildi mi? Bunun için çok uğraştı. Gerçekten çok büyük emek sarf etse de başaramadı.
Onu şimdiye kadar ailesinin ölümünün bitirdiğini düşünüyordu. Bu andan sonra ise rüyalarını da düşüncelerini de Choi Seungcheol süslemişti. Sadece üç ay içerisinde aklına bu kadar gelip gitmesini anlamıyordu.
Tüm çabaları nihayet bittiğinde ne yapacağını bilemez bir şekilde kaldığı yeni evde sıkıştı. İlerleyen yaşından dolayı gittiği her yer onu geri çevirdi. İyi bir özgeçmişi olmasına rağmen hem de.
Kendi alanı dışında iş bakmaya ise cesaret edemedi doğrusu. Bu yüzden bulduğu ilk evden kovulması uzun sürmedi. İkincisinde bir öğrenci evinde kiralanan odaya yerleşmişti.
Şu üç ay içerisinde malikaneye defalarca geri dönmeyi düşünse de ne gururu kendine izin vermişti ne de aklının neden bu kadar onda takılı kalmasını anlamıştı.
Doğruyu söylemek gerekirse olanların gayet de farkındaydı. Cheol'e karşı beslemeye başladığı hislerin çoktan farkındaydı ve şimdiye kadar hep red etmişti. Uzakta kaldığında iyice vuran özlemiyle daha iyi anlamıştı hislerini.
Köprünün başında narince elini tutup tatlı diliyle etkileyen bu adamdan ilk o zaman etkilenmişti. Bunun farkındaydı ancak yine de böyle hisleri varken onunla girdiği bu tensel temastan memnun olmamıştı. Hissedilmeyen bir şeyi yaşamak istemiyordu.
Bu yüzden olsa gerek tam üç ay sonra uyandığı o sabah kapısında gördüğü adam karşısında şaşırdı. Tam doksan altı gün sonra Choi Seungcheol evinin önünde belirmişti. Bunu beklemediği gibi başta hayal ürünü olduğunu bile düşündü.
Kapıyı açtığı an kala kalması da bu hayal sanması yüzündendi. Cheol üzerinde takım elbisesi ve üzerinde uzun kabanıyla gerçekten duruyordu. Şaka değildi. O gelmişti buraya. Ama neden?
"Sen..."
Ne diyeceğini bilemedi bir an. Bu kadar ani beklemediği bir şeydi. Cheol onun aksine gülümseyerek rahatça konuşuyordu.
"Uzun zaman oldu değil mi?"
Jeonghan onun gülümsemesini gördükçe daha da içine kapandı. Tam da onun yokluğuna bu kadar alışmışken kendini hatırlatma isteği nereden gelmişti?
"Evet, uzun zaman."
Aslında demek istediği Tamı tamına doksan altı gün oldu idi ancak bunu söyleyemedi. Onu gördüğünde hızlanmaya başlayan kalbi ve duran aklı her şeye engel oluyor gibiydi.
"Beni içeri davet etmeyecek misin?"
Jeonghan yaşadığı yeri görmesini istemiyordu. İçerisinin ne kadar kötü olduğunu fark etmemesi adına anahtarı alıp kendisi dışarı çıktı.
"Dışarıda konuşalım, içerisi müsait değil."
Evin biraz ötesindeki parka kadar hızlıca yürüdüğünde Cheol emin adımlarla arkasından geldi. Yürürken biraz ileride Wonwoo'yu ve mahallede absürt duran son model arabayı fark etmemesi imkansızdı. Yine de görmemiş gibi yoluna devam edip parka gitti.
"Neden geldin?"
Cheol karşısında öylece durup omuz silkti.
"Nasıl olduğunu merak ettim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Wanna Cry | Jeongcheol
FanficJeonghan sırtını güneşe doğru döndü. Son kez Tanrı'ya ailesini görmek için yalvardı. Arkasından esen sert rüzgâr sanki onu durdurmak ister gibiydi. Hayır, hayır, bu hayatta onu durduracak hiçbir şey kalmamıştı. Parmaklığın üzerinde ayakucuna yükse...