Jeonghan eve döndüğünün kısa bir süre sonra buraya sandığından daha fazla alıştığını fark etmişti. Seungkwan gibi farklı bir faktör olmasına rağmen bundan rahatsız olmamıştı.
Aksine bu yeni bir arkadaş gibi bir şeydi kendisi için. Sadece geldiğinden beri Bay Jung'un tavırları giderek daha belli ve kaba bir hal almaya başlamıştı.
Yine de bunu belli etmemek için büyük bir çaba göstererek günlerini geçirmeyi tercih ediyordu. O gün de olacaklardan habersiz Junho'yu görmek için odasına gitti. Ufak çocuk onu gördüğü an heyecanla oturduğu sandalyeden koşarak çabucak sarıldı.
"Hannie!"
Sıkıca çocuğa sarıldığında dikkatini çeken şey neden yalnız olduğuydu. Normalde kahvaltıdan sonra bakıcı Jung onu ders salonuna götürür ve özel öğretmeniyle bir şeyler öğrenmesine yardımcı olurdu.
"Neden yalnızsın?"
Kucağından inmek istemeyen çocuğu düşürmemek adına yere oturdu. Junho dizlerinin üzerine oturmuş ona tuhaf bir ifadeyle baktı.
"Bilmiyorum. Çok kızgındı. Bana vuracak diye korktum."
Bu vurma konusu halen içine sinmiyor olsa da o an göz ardı etti. Bir şey olduğu açıkça belliydi ve ne olduğunu merak ediyordu. Aklında çocuğu indirip bakıcıyı bulmak vardı ancak gerek kalmadan kapıda belirdi.
"Sen!"
Jeonghan'ı gördüğü gibi yüzünde sinirli bir ifade doğmuştu. Onu ne ara kızdırmıştı bilmiyordu hâlbuki. Bakıcı yavaş adımlarla üzerine yürüdüğünde aklına ayağa kalkmak gelmemişti. Sadece şaşkındı.
"İyi geçti mi iznin? Kafana esince gidip geldiğine göre gayet iyi geçmiştir."
Kovulup geri gelmesinin onu bu kadar sinirlendirebileceğine inanmak istemiyordu Jeonghan. Geldiklerinden günler sonra böyle öfkeli bir hal alması da doğru değildi. Bakıcının kenarda Junho'nun oyuncak setlerinin arasından küçük metal golf sopasını eline aldığında gözleri büyüdü.
"Bay Jung!"
Telaşla seslenmesini hiç umursamamış adam hızlıca üzerine geldiğinde Jeonghan refleks olarak kucağındaki çocuğu sarıp sarmaladı. Junho'yu korumak için büyük bir çaba harcarken sırtına sertçe bir darbe aldı.
"Patronu ayarttığın için kafana göre gidip gelebiliyorsun değil mi!?"
Derdini anladığında ancak sırtına üçüncü darbeyi almıştı. Junho korkuyla ağlamaya başladığında golf sopası ona isabet etmemesi için özellikle dikkat ediyordu.
"Onu ayartıp benim işime göz koydun!"
Arka arkaya vurmasından ve bağırmasından dolayı yorulduğunda aceleyle kucağındaki Junho'yu kaldırıp kendinden uzağa adeta fırlattı.
"Kaç Junho!"
Bakıcının sinir krizi geçirdiği çok aşikârdı ve Jeonghan onun dikkatinin çocuğa döndüğünü fark ettiğinde yaptığı şeyin çok da iyi olmadığını fark etti.
"Gel buraya piç velet! Bu belayı başıma sen açtın!"
Sırtının acısıyla yerden kalkamadı ancak bakıcının elindeki sopaya güç bela yetişmeyi becerdi. Sırtı o kadar feci ağrıyordu ki bilincini kaybetmekle tutabilmek arasında büyük bir savaş veriyordu.
"Bırak onu, senin derdin benimle."
Bakıcı ona dönüp bakarken Junho ağladığı yerden kalktı ve zırlayarak odadan çıktı. Bay Jung ateş fışkıran gözlerle kendisine bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Don't Wanna Cry | Jeongcheol
FanficJeonghan sırtını güneşe doğru döndü. Son kez Tanrı'ya ailesini görmek için yalvardı. Arkasından esen sert rüzgâr sanki onu durdurmak ister gibiydi. Hayır, hayır, bu hayatta onu durduracak hiçbir şey kalmamıştı. Parmaklığın üzerinde ayakucuna yükse...