3.BÖLÜM
Müzik ne kadar güzel bir şeydi. Her şeyden ve herkesten çok daha anlamlıydı. İnsanları gerçek dünyadan soyutlar ve düşünmelerini sağlarken yalnız olmadığını hissettirirdi. Huzur vericiydi. İnsanı sanki farklı bir dünya da gibi düşündürürdü.
Tıpkı benim şuan teyzemin yatağında oturmuş müzik dinlerken, babamın evi kiraladığı çocuğu düşündüğüm gibi. Neden diye sorarsanız bana gitmeden önce söylediği son cümle yüzündendi. Dediği şey çok ayıp ve yüz kızartıcı bir şeydi. Zaten bende çocuğa cevap vermeden hemen çıkmıştım evden. Ne diyebilirdim ki? Düşündükçe aklıma hiçbir cevap gelmiyordu. Keşke lise de biraz daha erkek arkadaşım olsaydı da en azından yeri geldi mi lafı gediğine sokabilseydim.
Hazır cevap biri olsam bile çocuğun etrafa yaydığı erkeksi hava yüzünden her şey dilime dolanırdı. Gerçekten ilgi çekici bir çocuktu. Yolda dönüp bakılacak ve kızların sahip olmak istediği tarzda bir biriydi. Dövmeleri tıpkı bir ressamın tuvale attığı darbeler kadar ilgi çekiciydi. Sanki tüm şekiller onun vücudun da olmak üzere yapılmıştı.
Mavinin en güzel tonu olan gözleri ise her kızın ona bakmasını isteyecek kadar duruydu. Burnunda ve sağ yanağında olan piercingleri ise ona daha fazla erkeksilik katmıştı. Favori bölgelerin de insan yüzü ve bir kadın motifi vardı. Saçları ise siyahın en karanlık tonuydu ve herkeste dokundurma hissi oluşturuyordu.
Vücuduna ise söyleyecek tek bir kelime yoktu. Her şeyi gayet orantılıydı. Tıpkı bir heykelden çıkma gibiydi. Baklavalarını ellerimle bile sayabilirdim ve adonisleri ise dudak ısırtacak kadar belirgindi. Yani kısacası hayali kurulacak cinsten bir erkekti.
Kolumun dürtüklenmesiyle çocuk hakkında düşündüğün her şey toz bulutu gibi kayboldu. Kulaklığımı kulağımdan çıkartıp teyzeme baktım. Teyzem gerçekten güzel bir kadındı. Yirmi altı yaşında herkesi kıskandıracak kadar güzelliği sahip biriydi. Herkes ona Afrodit'in kızı derdi.
Sarı saçları bukleler şeklinde beline kadar iniyordu. Her erkeğin öpmek istediği dolgun dudakları sahipti. Seksi ve ateşliydi. Gözleri griydi ve her zaman güldüğünde yanağının yanındaki gamzeleri belirirdi. Bu da ona çocuksu bir hava katardı. Seksi ve çocuksu birbirine tezat, ama mükemmel bir birleşimdi.
"Hadi yukarıya çık seni çağırıyorlar." Sesi çok berrak çıkmıştı.
Kafamla onu onaylayıp yataktan kalktım. Teyzemin karşısında durduğumda boy farkımız çok belliydi. Kendisi 1.72 cmdi ve ben onun yanında ufak çocuk gibi hissediyordum.
"Teyze, dayım ne zaman gelecek?" Onu özlemiştim. Ağabeyimden sonra en yakın olduğum kişiydi ve kendisi benden tam beş yaş büyüktü. Bu yüzden daha çok arkadaş gibiydik.
"Kız, davaları bitsin. Birkaç güne gelecek. Sizin aranızdan da su sızmıyor. Ne konuşuyorsunuz?" Sesi çok meraklı çıkmıştı. Dayım avukattı ve aileden en çok benle konuştuğu için herkes merak ediyordu.
"Ne olsun teyze havadan sudan. Hadi ben kaçtım. Öpüyorum" diyerek teyzemin odasından çıktım.
Salona geldiğimde dedem, teyzem ve dayım televizyon izliyordu.
"Ben gidiyorum millet. İyi akşamlar."dedikten sonra da dış kapıya yöneldim. Onlar da arkamdan bana söylenirken ben çoktan kapıdan çıkmıştım bile.
Antalya'yı sevme nedenim kaldığımız apartmanda bizim yukarı da dedemlerin de aşağıda yaşıyor olmasıydı. İstanbul da böyle değildi ama sırf dedemlere gitmek için iki otobüs değiştiriyordum ve ben otobüs kokularından nefret ederdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAZAN
ChickLitO Demir'di işte. Benim sevdiğim, seveceğim ve uğruna öleceğim tek adam.