Anneannenin mezarı boşmuş.
Anneannenin mezarı boşmuş.Bu cümle sürekli kafamı tırmalarken bir yandan da videodaki saçı yanmış kadını düşünüyordum.
Evden bir hışımla çıkıp annemlerin evine gitmek için yola koyulmuştum.
Annemin bahsettiği şey çok saçmaydı,anneannem vefat etti,kadının morgda ki halini bile gördüm.Nasıl olur da mezarı boş çıkar gerçekten anlam veremiyordum.
Yolda polis çevirmesi vardı,telefonumu çıkartıp yüzüme ufak bir bakış attım.Betim benzim atmıştı ve üstelik burnum kanıyordu!
Torpidodan bir mendil alıp burnumu temizledim,polis yanıma geldi ve şöyle dedi:
"İyi akşamlar.Ehliyet,ruhsat lütfen." Elini camdan uzattı ve beklemeye başladı.Torpidoda olan ruhsat ve ehliyetimi çıkartıp eline koydum.
"Bir saniye bekleteceğim sizi,kusura bakmayın." Farklılık olmasın diye,ufak bir gülüş attım ortaya.Yaklaşık 2 dakika sonra ehliyet ve ruhsat elimdeydi.Hiç ara vermeden yola devam ettim.
🌑
"Ya hayır anlayamıyorum ki,annem öldü benim öldü!" Annem ağlayarak birşeyler gevelemeye çalışıyordu,evin bütün koltukları doluydu.Akrabalar komşular falan derken yaklaşık 25 kişiydik.Babam annemi avutmak ister gibi:
"Tamam Tülin sakin ol artık.Yapacak bişey yok,bak aratıyoruz zaten.Sorun olmayacak meraklanma sen"
Annem zaten net merak etmiyordur,anneannemden kalan miraslardan dolayı kırılmıştır o kadar.
Sahidan,anneannem eğer gerçekten ölmediyse,bahsettiği kişiyle görüşebilir!Hatta belki de görüşmüştür.
"Akasya!Kızım koş bi su getir annen fenalaştı!" Babamdan gelen sesle sağıma döndüm.Sanırım annemi tanımasam iyi biri zannedeceğim,bayılacaktı resmen.İçimde ki "bir de bayıl istersen Tülin" diyen ses susmuyordu.
Bir koşu mutfağa gidip,sürahiyle bardak alıp annemin yanına geçtim.Suyu kana kana içerken gözlerimin en derinine baktı.Sanki bende birşeyler arıyor ve buluyor gibiydi.
Siyah gözlerimi ondan ayırdım,sürahiyi sehpaya bırakıp en hızlı şekilde nasıl gidebilirsem o kadar hızlı evime geldim.
Diz üstü bilgisayarımı alıp koltuğa oturdum ve flaş belleği taktım.
Çocuk kesin aynı çocuktu.Kadın konuşuyordu ama şansıma videonun sesi yoktu,tekrar inceledim kadını.
Omzu yırtılmış tişörtünü,yanmış sarı saçlarını,mavi gözlerini ve de göz altlarında ki morlukları kolayca seçebilmişti gözlerim.
Burnum yine kanıyordu ve sürekli başım dönüyordu bu sıralar.Yarın anneannemin bahsettiği adamı bulmaya başlayacaktım.Bence Siraç'ın akrabası falan.Başım iyice dönmeye başladığında yatağıma uzandım ve gözlerimi tavana dikip kendi kendime konuşmaya başladım.
"Belki de anneannem şuan o adamla birliktedir ve mutludur!" Boş boş kahkaha atarken şuan ne kadar saçma bir durum içinde olduğumu anlamıştım.
Üst üste sürekli olaylar yaşanmıştı.Önce Meriç ve babası,daha sonra şu -S harfli gizemli kişi,basketbolcu çocuk.Şimdi de Ayas çıkmıştı başımıza.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ayas'ın Kızı
Teen FictionNe sesiydi bu şimdi? Kulağıma tek tek damla sesleri gelirken kapı sertçe açıldı. "Nasılsın Akasya?" Kulağıma dolan sesin sahibinin kim olduğunu anlamak o kadar kolaydı ki. Sanki ilk tanıştığımız gün ki gibi samimi. "Sen öldürdün onu sen!Şimdi sen de...