Gözlerimi açtığımda sanki kıyamet olmuş gibiydi. Nerdeyse tüm evler yıkılmıştı. Ve bir sürü insan yaralanmıştı. Bazıları da ölmüştü. Etrafıma bakındığımda annem ve babamı yerde yatarken gördüm. Yanlarında da Toprak vardı.
"Anne!" diye bağırdım yanlarına giderken.
"Abla" diye bağırdı Toprak ve ayağa kalktı.
"İyi misin Toprak?"dedim yanına geldiğimde.
"Evet."
Toprak'ı bırakıp annemle babamın yanına gittim. Toprak'ta yanımdaydı.
İlk önce babamın yanına gittim. Başı kanıyordu. Kafamı göğsünün üstüne koyup kalp atışlarını dinledim. Kalbi atmıyordu.
Ölmüştü.
Ağlamaya başladım.
"Abla ne oldu?"
"Hiç." Dedim gözyaşlarımı silerek.
"Sadece baba uzun bir uykuya dalmış."
"Annem de uyumuş mu abla?"
"Gel bakalım beraber."
Toprakla beraber annemin yanına gittik. Kalp atışlarını dinledim. Kalbi atıyordu.
Az sonra annem gözünü açtı.
"Anne..."
"Esila. Bu son konuşmamız olacak..."
"Hayır... Hayır." Dedim yine ağlayarak.
"Ağlama. " dedi zorlanarak.
Artık sona yaklaşmıştık. "Son olarak Kayla'yı bul. O size yardım edecek."
"Abla annem uyudu" dedi Toprak. Ona sarıldım ve ağlamaya başladım.
"Esila" dedi tanıdığım bir ses. Ablam.
Bana sorar bakışlarla baktı. Sonra gözü annemlere takıldı. Anladı.
"Hadi gidelim."
***
Üçümüz birlikte caddeye gittik. Herkes aynı durumdaydı. Birden vücuduma bir ürperme geldi. Üşümüştüm.
"Abla üşüdüm." Dedi Toprak.
"Bende" dedim.
"Aslına bakarsanız bende üşüdüm." Dedi Ablam.
Ellerime baktım bembeyaz olmuşlardı. Yerden bir taş aldım. Taş anında buza döndü.
"Abla, şuna bak" dedim az önce yaptığım şeyi tekrarlayarak.
"Sanırım her ne oluyorsa üçümüze de oluyor" dedi Toprak ile ellerini açarak. Onlarda da buza dönüşmüş taşlar vardı.
Biz konuşurken meydandaki büyük televizyon yayına geçti. Yine Orkun vardı ekranda.
"Öncelikle kayıplarınız için üzgünüm. Eğer hala ölmeyen 20 yaş üstü insanla varsa birazdan askerler onları alıp güvenli yerlere götürecek. Beş yaş altı çocuklar ise yine askerler tarafından alınıp eğitim merkezine getirilecekler. Burada 18 yaşına kadar güçlerini kullanmayı öğrenip, eğitilecekler."
"Bu çocukların yanında aile üyelerinden yalnız bir kişi gidebilecek." Dedi ve ekran kapandı.
Hemen sonra askerler geldi. Biz de bir köşeye oturup olanları izledik. Sonra bir asker bizim yanımıza geldi.
"Çocuğu almalıyım."
"O beş yaşında."
"Hayır. Saat 11. 40. Bu çocuk ise yarın beş yaşına girecek." Dedi Toprağı yanına çekerek.
"Hanginiz geliyor?"
Ablamla birbirimize baktık. İkimizde ağlıyorduk.
"Abla sen git. Toprağa daha iyi bakarsın."
"Ama-"
"Ben başımın çaresine bakarım."
"Peki" dedi ağlayarak.
"Bu arada..." dedim. Ablam bana sorar gözlerle bakıyordu.
"Annem... Ölmeden önce Kayla adında birini bulmamızı söyledi. Tanıyor musun?"
Ablamın gözleri şaşkınlıkla açıldı. "E-evet. "
"Çabuk olun!" dedi asker.
"Tamam. Zaten az vaktimiz kaldı. Yerini söyle yeter."
"Tamam, iyi dinle..."
Ve sonrada ablam bana ormanlık bir yeri tarif etti.
Vedalaşma vakti gelmişti.
"Güle güle" dedim. Sarıldık.
Sonra askerin itmesiyle ilerlemeye başladılar. Toprak ilerlerken bana el salladı.
Ve gittiler.
***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dışlanmış(Düzenleniyor)
Fiksi IlmiahKimyasal bir madde yüzünden mutasyona uğrayıp doğa üstü güçlere sahip olan gençler... Kayıp sırlar... Ve dışlanmış bir kız... ***