3)Hiddet

113 6 43
                                    

Canımın yanacak, içimin acıyacak, kalbimin atacak yanı kalmamıştı. İnsanlar, başlarına gelen en kötü travmadan sonra intihar etmezdi. Kimsenin onları anlamadığı anda intihar ederdi.

Çok bilmiş bir edayla hiç kimse tarafından anlaşılmaya ihtiyaç duyulmadan da yaşanabileceğini söyleyen insanlar genelde herkes tarafından anlaşılabilecek kadar basit fikirlere sahip insanlar olurdu, hiç fark etmiş miydiniz?

Çünkü onlar bu dünyada, kendi zihinlerinde kurdukları dünyanın kanatları altına bile sığamamayı asla tatmamıştı.

İnsanların ne yaşadığını bilmeden yüksek sesle fikirlerini beyan eden insanlara duyduğum nefret ve öfke azımsanacak türden değildi.

Her kim olursa olsun, yaşayan, nefes alan her türlü canlıdan nefret ediyordum. Nefretle büyümüş biriydim ben, öyle kolay kolay sevgi dolu bir yüreğe sahip olamazdım. Hatta hiç olamazdım.

Bazı yaralar kapanmaz.

Bazı kanlar akmaya devam eder.

Bazı insanlar ömrünün sonuna kadar acı içinde nefes alır.

Aldığın her nefes ciğerlerine battığında, baktığın yüzden nefret edersin. Tam o an ipin çekilmiş demektir. Bu hayatta ne olursa olsun yanında olacak varlığa yüz çevirmek, bir daha istesen de o yüzü göremeyecek olmaktan çok daha acı vericidir.

"Ne yaşamış ki iki yıldır bu halde?"

Bonnie'nin sesini duymamla içimde harlanan yangına onu atıp kavurmak istedim.

Aklımdan geçen senaryolar kısa bir an kanımı dondurdu, bunları elbette yapmayacaktım ama yine de... Korkunçtu.

"Bilmiyorum, ilk yıl zaten sadece susup dinleyerek Fransızca'yı öğrenmiş. Neden bu halde hâlâ bilmiyorum."

Dil zekam yüksekti, zor bir dildi çünkü duvarın bile cinsiyeti vardı ama öğrenmiştim. Tıpkı onlar gibi aksanım yoktu, sadece dümdüz konuşuyordum. Çünkü hangi dilde konuştuğumun da bir önemi yoktu, ne de olsa anlaşılmıyordum.

"Sen ondan sonra gelmene rağmen tedavini tamamlanmak üzeresin," Valerie'nin sesini duyduğumda Nathan sanki hüzünlü bir nefes verdi. "İyileşmemekte diretiyor."

"Bir kadın düşünün, ölmekten başka bir şey istemiyor." Ben neredeydim? Bunlar neredeydi? Neden başımda birinci derece yakınımmış gibi konuşuyorlardı? Gözlerimi neden açmıyordum?

"Zayıf birisi."

Bonnie'nin sesini tekrar duydum. Tepki bile vermedim, uzandığımı anlamıştım öylece uzanmaya devam ettim. İnsanların ölmek çare değil hariç hiçbir sözü beni sinirlendirmiyordu. Hakikaten mi?

"Neler yaşadığını biliyor musun peki?" Nathan'ın korumacı sesi de canımı sıkmaya başlamıştı. "Bilmiyorum ama bu çıkarımı yapmak için bilmeme de gerek yok. Savaşmıyorsa güçsüzdür."

Düz mantık insanlar... Ne korkunç ki bir bataklıktan daha sığlar.

"Güçsüz olduğu anlamına gelmez ki ama," Valerie'nin sevecen sesi neredeyse bir abla gibi çıkmıştı. "Belki sadece ağır şeyler yaşamıştır. Ya da uzun süre güçlü durduğu için bu kadar ağır yıkılmıştır."

PSİKOZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin