Ders biter bitmez eve yürüdü ağır aksak adımlarla. Kendini gerçekten iyi hissetmiyordu. Civcivli anahtarlığı çantasından çekiştirerek çıkardı ve kapıyı açar açmaz içeri attı kendini. Evin içerisine güzel bir koku yayılmıştı limon aromalı . Büyük ihtimalle limonlu kek veyahut kurabiye pişiyordu fırında. Ecrin yemek yapmayı bilmez fakat yapılan yemekleri yemekte üstüne tanımazdı. Ufak çapta bir gurme edasıyla mutfağa girdi. Fırının camından içeri bayramda bir torba dolusu şeker toplamış çocuk gibi baktı. Tahmin ettiği seçeneklerdeki gibi kurabiye pişiyordu.
"Zeyno yine döktürmüşsün ev mis kokmuş misss..."
"Hoşgeldin minnak! Fırından çıksın da sana tattırıcam sen beğenirsen tamamdır."
"Aaah çok acıktım memnuniyetle silip süpürürüm tüm tepsiyi."
"Dur şimdi bunu boşver de olayları duydun mu?"
"Hangi olaylar?"
"Kampüs civarında tek başına gördüğü genç kızlara sarkıntılık eden bir adam varmış. Kızların yanında yürüyormuş, sarılmaya kalkışıyormuş falan. Bugün baya konuşuldu bizim kantinde. Sizin okulda kimsenin haberi yok mu, hiç kulağına gelmedi mi?"
"Hadi ya pisliğe bak sen. Senden duyuyorum vallahi şimdi .Neyse ben yırttım en azından . Çocuk olduğumu sanar yanaşmaz ."
"Yine de dikkatli ol."
"Tamam hadi ne zaman pişecek ya yemeğimi yiyene kadar pişmezse fırından alıp çiğ çiğ yerim, bütün emeklerin boşa gider bak."
"Az sabırlı ol kızım ya hasta hasta bu enerji nereden geliyor sana?"
Zeynep burada kalmaya başladığı birkaç haftalık zaman diliminde, Ecrin'in ev arkadaşlarının arasından en iyi anlaştığı kişiydi. Öteki ikisiyle de mecburiyetten iyi geçiniyordu fakat onu daha samimi buluyordu . İnşaat Mühendisliği üçüncü sınıfta okuyordu Zeynep. Mevcudunu çoğunlukla erkeklerin oluşturduğu bu bölümde okumayı kendisi tercih etmişti iş imkanları dolayısıyla.
Siyah ve düz saçlarını her akşam örer sabahları açardı dalga dalga olsun diye. - Zaten insan kendisinde ne yoksa onu ister bu genelde böyledir. - Boncuk gözleri açık kahverengindeydi. Doğal bir güzelliği vardı. Çevresi geniş , Ecrin'in aksine aşırı sosyal bir kızdı. Evde pek durmaz , çoğunlukla yatmadan yatmaya gelirdi. Yemek sırası onda olduğunda yemeği yapar öyle giderdi dışarı. Evdeyken sürekli bunaldığından bahis açardı .Ecrin'in , evde durmayı dışarı çıkmaya tercih etmesi fikrini hayretler içerisinde karşılamıştı ilk duyduğunda.
Ecrin , yemeğini ve ardından kurabiyeleri iştahla yedikten sonra odasına çekildi. Yerlere saçılmış kıyafetler , alışveriş torbaları ve çeşitli romanlarla ders kitaplarının üstüne -sanki hiçbiri yokmuşçasına- basarak yatağına yöneldi. Başı, yastığıyla buluştuğu anda gözlerini kapadı ve birkaç dakika içinde uyuyakaldı.
Ikindi uykusu sersemletmişti iyice. Kalktığında kirli sepetindeki çamaşırları renklerine göre seçip makineye depti ve makineyi çalıştırdı . Bir şeyler yanlış gidiyordu ama ne olduğunu bir türlü bulamıyordu. "Ah doğru ya deterjanla yumuşatıcı ..." dedi ne yaptığını bilmez bir vaziyette . Daha sonra makinenin karşısına oturup devir daim yapan çamaşırları izledi boş boş. Zeynep'in seslenmesiyle kendine geldi :
"Bi seferlik ben yıkardım, kendini yorma bu halinle . Bari asma işini bana bırak ."
"Bir işe yaramazsam kendimi daha kötü hissederim , hem sen arkadaşlarınla buluşacaksın geç kalırsın sonra."
"Beklerlerdi sanki n'olacak ama sen dediğim dedik olduğun için uzatmıyorum. Neyse minnak kendine iyi bak , ben çıktım görüşürüz. "
"Görüşürüz Zeyno geç kalma haa."
"Arkadaşlar bırakacak zaten bir şey olmaz."
"Tamam git hadi ağaç ettin insanları."
"Hoşçakaaal."
Çamaşırları 2 saatlik yıkamaya ayarlamıştı . Bitmesini beklerken bugün başucunda bulduğu kağıt toplarını çalışma masasına yaymış öylece düşünüyordu. KİM? Kim atmış olabilirdi ? Heykel çocuk değilse kim? "Acaba biri yanımdan geçerken onun elinden mi döküldü bunlar üstüme? Yok ya herkes benim gibi sakar değil ki."
Fazla dalmış olacak ki çamaşır makinesinin, yıkamayı bitirince ciyaklayan bildirim sesiyle irkildi. Çamaşırları makineden çıkardı, bir kısmını evin içindeki kurutmalığa astı kalanı da balkona çıkardı ve iplere yetişmeye çalışarak asmaya başladı. Çamaşırları özensizce mandallayıp odasına çekildi. Hava çoktan kararmış, hafif serinlik çökmüştü. Kalan çamaşırları da sonraki gün yıkamaya karar verdi, yetişecek gibi değildi çünkü.
Birkaç saat kadar sonra diğer kızların geldiğini işitti. Beyza ve Selen. Ecrin onları biraz burunları havada buluyordu. Ikisi de dişçilik okuyordu. Salonu kendi odaları yapmış orada kalıyorlardı. Oda salon vazifesini tamamiyle kaybetmiş, korku tünelini andırıyordu. Kendi yaptıkları diş kalıpları ve yontma araç gereçleri, ağzı açık cansız manken kafaları, daha bir çok dişçilik alet edavatlarıyla doluydu oda. Bütün bunlara rağmen Ecrin'in odası kadar dağınık görünmüyordu.
Beyza elinde rengi solmuş bir tişörtle kapıyı bile tıklatmadan Ecrin'in odasına daldı.
"Bu ne Ecrin beyazlarla birlikte renkli tişörtümü de atmışsın. Bu ne dikkatsizlik ya sadece çamaşır yıkıyorsun zaten evde. Daha ilk zamanlardan yaptığın sakarlığa bak! Üstelik diğer beyazlara da bunun rengi çıkmış!"
"Kusura bakma, hastayım biraz. Fark etmemişim. Parasını vereyim ya da nerden aldıysan söyle yenisini alayım."
Beyza'nın bağırışını işiten Selen de odaya gelmiş , Beyza'yı sakinleştirmeye çalışıyordu. Buna rağmen Beyza sakinleşmek bilmiyordu:
"Öyle kolay hallolsaydı gelip burda hesap sormazdım zaten. Annemin hediyesiydi bana ama annem şu an hayatta değil, bilmem anlatabildim mi?"
"Ben.. ben çok özür dilerim."
Ecrin gözünde yaşlarla üzerini bile değiştirmeden koşar adımlarla dışarı çıktı. Bir yandan gözlerini avucunun tersiyle silip diğer yandan yürümeye devam ediyordu . Farkında olmadan kampüse kadar gelmişti. Akşam 10 civarı pek fazla insan yoktu .
Birden omzundaki parmakları hissederek irkildi.
~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKYÜZÜM OL
RomanceAlbino hastası fakat hayat dolu bir delikanlı ve kendini toplumdan soyutlamaya çalışan, ürkek, yalnızlaşmış genç bir kız... Kaderin onları nasıl bir araya getirdiğini ve sonrasında onlara yaşattığı iyi kötü anları bir hikayeye sığdırmaya çalışacağım...