Yaklaşık olarak 2 ay sonra yine güzel bir güne uyanmıştı Minho. Gerçi herkes için güzel olan günler onun için korkunç, çekilmez günler olabiliyordu...
Kalkmış, üstünü giyinmiş ve Jisung'u görme heyecanı ile kahvaltı bile yapmadan evden çıkmıştı. Tabi bu heyecanı yarı yolda kesilmişti. Evinin bulunduğu caddenin iki üst caddesinde polisler vardı.. Minho 'zamanım az kaldı' diye içinden geçirdi..
Hızla oradan uzaklaşarak Jisung ile buluşmayı planladıkları cafeye doğru ilerliyordu. Hızlı, sessiz, düşünceli bir şekilde...
"Tatlım.. İyi misin?"
"İyiyim ben. Merak etme.." Endişelenmemesi için her hiçbir şey söylememesi gerekliydi. Söyleyemezdi de. Kendisinden nefret ederdi o zaman. Ve ölmeden önce kendisinden nefret ettiği anları görmek istemezdi...
"Ben pek öyle olduğunu düşünmüyorum ama"
"Biraz uykum var ve yorgunum sadece... Lütfen affet beni. Jisung, lütfen beni affet.." Şimdi ise düşündüklerinin ve planladıklarının tam tersi olarak Jisung'un göğsüne yatmış ağlıyordu. 'Affet beni sevgilim.. Bunun için çok geç'
"Hayır ağlama lütfen. Yorgun olduğun için ya da uykun olduğu için kızacak değilim.. Lütfen artık ağlama. Dayanamıyorum.."
Bir yandan sevgilisinin saçlarını okşarken bir yandan neden bu hale geldiğini düşünüyordu. Ama hiçbir cevap bulamıyordu. Bulamazdı da... Hiçbiri mantıklı gelmiyordu ona...
---
Sizleri seviyorum dostlar..
Oy ve yorumlarınızı esirgemeyiniz <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
impossible love || minsung
RomanceBazı şeyler insanların elindedir. Ama bazı şeyler değildir. Bir hastalık veya vücudunda bulunan bir kusur insanın elinde olan bir şey değildir. Ve bunlar insanlara istemedikleri şeyler yaptırabilirler, kendilerinde olmadıkları için ise hep kaçarlar...