Jeongguk'tan
Lavabonun aynasında saçlarımı düzeltirken Lisa'yı orada tek başına bırakmanın pişmanlığı içerisinde olsam da karşısında karman çorman saçlarla çıkmayı tercih etmiyordum. Birazcık düzene sokmak ve gözüne güzel gözükmek istiyordum, arkadaşıma düzgün bir görüntü sunmayı istemek suç muydu yani?
Bir yandan saçlarımı yaparken bir yandan da ıslık çalıyordum fakat içeriden gelen seslerle duraksadım. Tzuyu'nun gülüşü müydü o? "Siktir, Lisa!" Banyo kapısını doğru atılıp kapıyı iteledim fakat açılmadı. Açılmıyordu, kilitliydi. Tzuyu'nun bu işte parmağı olduğuna yemin edebilirdim, şu anda kesinlikle Lisa ile uğraşıyordu ve bundan büyük zevk alıyordu ki kahkahaları mekanın içinde yankılanıyordu.
"Açın ulan şu kapıyı! Bakın ben bunu sökerim, sonra da götünüze sokarım! Duydunuz mu beni? Hop alo! Kime diyorum ya ben?" Kapıyı yumruklarken bağırabildiğim kadar bağırıyordum ki birileri gelip bulsun beni ama o da ne? Tzuyu'nun seni benim seslerimi bastırıyordu. Mikrofonla konuşuyor olabilir miydi? Bu kız cidden haddini fazlasıyla aşıyordu.
"Soktuğumun kapısı." Artık sesimi duyurmaya çalışmaktan vazgeçmiş, kapıyı omuzlamaya başlamıştım. O kadar kas çalışmam hiçbir işe yaramamıştı sanki, kapı benim o var gücümle vuruşlarım bir hiçmiş gibi açılabilecek raddeye gelememişti. Sinirle ellerimi az önce özene bözene yaptığım saçlarımdan geçirip tekrar eski haline, o akşamdan kalma edası veren imajına döndürmüştüm. Sinir krizi geçirmek üzereydim, Lisa'yı bu kadar süre orada yalnız bırakacak kadar aptal olmayı nasıl becerebilmiştim? Şu an kim bilir neler yapıyorlardı ona.. "Üvey babası sıçacak ağzıma."
O sırada kapıdan gelen anahtar sesi ile hangi ara yaslanıp yere çöktüğümü bilmediğim duvara tutunarak ayağa kalktım. Namjoon hyung'u elinde anahtarla görünce sevincimden ne yapacağımı bilememiş ve üzerine atlamıştım. "Hyung'larım neredesiniz siz de ya?!" diye bağırırken Namjoon hyung beni ittirmeye çalışıyordu fakat yapışıp kalmıştım, öyle bir sevinçle dolmuştum ki bir anlığına Lisa'yı unuttum.
Namjoon hyung'dan ayrılıp yüzlerinde yoğun bir hüzün olan diğer üyelere baktım. "Lisa nerede? Ne oldu ona?" Bu seferde Jin hyung'un yakasına yapışmıştım, yüzüme bakmak yerine yerdeki lekeleri inceliyordu. "Motorunun yanında seni bekliyor. Bize bir şey anlatmadı, belki sana anlatır." dedi Yoongi hyung her zaman ki soğuk kanlılığıyla. Jin hyung'u bırakıp dış kapıya yönelmiştim. Neler döndüğünü anlamıyordum, Tzuyu ona ne yapmıştı?
Dış kapıyı es geçerek Tzuyu'nun orasını burasını açarak dans ettiği ve erkeklerin de hayvan gibi izlediği alana ilerledim. Gözlerimde nasıl bir ifade vardı bilmiyordum fakat beni gören herkes ben daha onları ittiremeden bana yolu açıyordu, bazen bende içimden çıkan bu tuhaf kişiliğe hayret ediyordum. Normalde pamuk gibi olan ben konu Lisa -yani arkadaşlarım olunca rüzgarlı bir fırtınaya dönüşüyordum, önüne gelen herkesi ezebilecek ve dümdüz edebilecek şiddette bir fırtına.
"Tzuyu!" Ona haykırışımla domalttığı kıçını ve saçlarını savurmak için kaldırdığı elini düzeltip sürtük bir sırıtış sundu bana. Öfkeyle alt dudağımı içeri çekmiş ve ısırmıştım, bir kıza vurmayı bırak herhangi birine vurmak karakterime tersti fakat şu an onu öyle çok yumruklamak istiyordum ki. "Ne yaptın lan kıza?" Gözlerini kırpıştırıp anlamsız, eğer onu tanımasaydım masum diyebileceğim bakışlarla bana baktı ve dudağını büzdü. Ben bu oyunlarına kanar mıyım sence?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o kız • liskook
Fanfictionjeongguk: hey lisa, tatilde eğlence düzenliyormuş okul. gelecek misin?? lisa: üzgünüm ama hayır. ders çalışmam gerek. jeongguk: hadi ama! 'o kız' olmaktan ne zaman vazgeçecek ve etrafındaki eğlencelerle ilgilenmeye başlayacaksın? lisa: öldüğümde...