on yedinci bölüm

344 38 109
                                    

oy sınırı: 16.

bölüm biraz uzun oldu :')

keyifli okumalar dilerim <33

Jungkook'tan

Kantinden ayrılmam neredeyse beş dakika sürmüştü ve şimdi koşar adımlarla kütüphanenin olduğu yeri bulmaya çalışıyordum. Namjoon hyung her zamanki gibi, o yüksek ıq'suna rağmen, bir sakarlık yapmış ve sandalyesini kırmayı başararak kıçının üzerine düşmüştü.

Onu revire götürmek için ikna etmek için uğraşsam da beni takmamış ve yere uzanıp poposunun kendi kendine iyileşeceğine inanmıştı. En sonunda Seokjin hyunga emanet etmiştim onu, zaten kendisini görür görmez ağrısını unutup oturur pozisyona gelerek üstünü başını düzeltmeye başlamıştı.

O iki aptal aşığı bir arada bırakıp Lisa'nın söylediği binaya doğru, tabiri caizse, ayaklarımı götüme vura vura koşuyordum. On dakikaya orada olmamı istemişti ve ben vaktimin yarısını harcamıştım. Üstelik kantin ile o bina arası mesafe birkaç dakika da gidilebilecek yakınlıkta değildi. Bu yüzden de önüme çıkan herkesi ittirerek ve makas atarak onu atlatmaya, kısa sürede kütüphaneye varmaya çalışıyordum.

Büyük ihtimalle kafama test kitabı veya neyi kokluyorsa ondan yiyecektim, artık alışmıştım ne de olsa.

Bahçe katına geldiğimde uzaktan girişin önünü izleyen Tzuyu ile kesişti gözlerim, onu umursamadan ondan tarafa doğru adımlarımı sıklaştırdım. Yüzündeki yoğun hüzün ve ne için olduğunu anlam veremediğim pişmanlık kırıntıları vardı. Kendini acındırmak için girişimde mi bulunuyordu yoksa cidden durumu kötü müydü istemsizce merak etmiştim.

Tzuyu, sorunlu bir kızdı. Okulun amigo takımına girmesi için ailesinin yoğun ısrarları sonucu psikolojisi bozulmuş ve itici bir kız haline gelmişti. O zamanlara kadar güzel ve okulun dilinden düşmeyen seksi ilişkimiz aniden bozulmuş, onu beni aldatırken yakalamıştım. İlk başlarda gizliden gizliye özür dolu mektuplar yazsa da sonradan yüzsüzün teki olmuştu.

Onun peşinden açıkça koştuğum gündüzler bana yüz vermezken geceleri mektupları geliyordu ve ben, aptallığımdan dolayı onları okuyarak ona kanıyordum. Fakat artık inanmayı bırakmıştım, hayatımın en kötü döneminde ve krizlerimin tavan yaptığı zamanlarda beni kapı dışarı eden onu bitirmiştim.

Kalbimde Lisa vardı, onu kriz geçireceğimi anladığım anda yanıma çağırmıştım ve ben baygınlık geçirmeden yanıma gelerek beni sakinleştirmişti. O zamandan beridir karmaşık bulduğum hislerim açıklığa ulaşsa da içimdeki korku dinmek bilmemişti.

Ya ona karşı olan tüm ilgim aptal bir minnet duygusundan ibaretse? Ya ben iyileştiğim de onu bırakmak istersem? Bu korku, geçmek bilmiyordu. Onu gerçekten sevmiyor da beni Tzuyu'nun, krizimin bataklığından çıkarıp rahata erdirdiği için ona istemsiz bir minnet besliyor ve bu minneti de aşk olarak algılıyorsam gözlerinin içine bakarak nasıl ona aşık olduğumu söyleyebilirdim?

Daha doğru o inanır mıydı?

Başımı hafiften sallayıp düşüncelerimden sıyrıldım ve yumruk yapmış olduğu eline baktım Tzuyu'nun. Her heyecanlandığında, üzüldüğünde, stresli olduğunda yaptığı gibi uzun tırnaklarını tenine batırarak içindeki acısını dindirmeye çalışıyordu. Bir şeyin peşindeydi ve ben bu oyununa kanmayacaktım, onu da sahte tavırlarını da silip atmıştım.

o kız • liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin