"İşe yaramazın tekisin!"
"Seninle takılmak falan istemiyorum! Anlamıyor musun artık?! Uzak dur benden."
"Senin gibi ezik olmaktansa onların yanında takılıp ceza almayı yeğlerim!"
"Senden bıktım! Niye gidip kendi bokunda boğulmuyorsun?"
"Jeongguk, neden insanlarla bir türlü anlaşamıyorsun? Aptal mısın oğlum sen?!"
"O çetenin bir parçası olmak istiyorum! Senin gibi bir zavallı değil!"
"Sürekli kusur bulunan, küçümsenen seninle birlikte olmak midemi bulandırıyor!"
"Senin gibi hiç kimse olmaktan çok yoruldum! Ben artık var olmak istiyorum, senin gibi değersiz ve yok olmak değil!"
"Bana ne yapacağımı söylemekten vazgeç!"
"Def ol git artık! Bende onlardan biriyim -onlardan biri gibiyim. Senin gibi beş para etmez biriyle aynı havayı dâhi solumak istemiyorum!"
"Seninle açık konuşacağım Jungkook. Bence sen zavallının, eziğin, sorunlu bir veledin tekisin. Benden bu kadar!"
"Ölme lütfen! Benimle kal, n'olur yaşa!"
Kan ter içinde yatağında doğruluğunda çığlığı basmamak adına elinden geldiği kadar çabaladı. Kafasını yastığına bastırıp boğuk homurtular çıkardı ve sessizce göz yaşlarını akıttı, son zamanlarda kabusları ciddi manada korkunlaşmaya ve her gece onu ansızın yatağından fırlatarak uykusuz kalmasına sebep olmaya başlamıştı. Korkuyor, tir tir titriyor, bir türlü yardım bulamıyordu.
Fakat bu gece o gecelerden biri değildi, çünkü birkaç dakikaya telefonu çalmış ve arayan kişiyi gördüğünde göz yaşları durulur gibi olmuştu. Arayan kişi Lisa'ydı, dün ayrıldıklarından beridir ne ona yazmış ne de onu aramıştı. Ondan bir haber alamamak her ne kadar Jungkook için zor olsa da Lisa ilk adımı atana kadar onunla iletişime geçmeye çalışmadı, bu trip attığından falan değildi. Onu korumak amaçlıydı, o çocuk büyük ihtimal ailesine haber vermişti ve eğer onu arasaydı başı daha da belaya girebilirdi.
Boğazını temizleyip göz yaşlarını avucunun tersiyle silerek burnunu çekti, üstünü başını sanki Lisa onu görüyormuşçasına düzelterek telefonu açtı. Bir süre sadece nefes alış veriş sesleri gelse de Lisa'nın konuşması için bekledi, kendisininde biraz toparlanmaya ihtiyacı vardı.
"Hey Jungkook, nasılsın?"
"İyiyim.. iyiyim bestie! Sen nasılsın? Hayırdır bu saatte?"
"Ben kabus gördüm Jungkook, seninle ilgili bir kabustu. Korktum ve şey.. seni aramam gerektiğini hissettim. Gerçekten iyi misin?"
Sesindeki telaş Jungkook'u hafiften gülümsetse de hemen bir cevap veremedi, onu düşünüyordu. Onu merak ediyor, gecenin bir vakti olmasına rağmen onu arıyordu. Kendisindeki negatif enerjiyi bir şekilde hissedebiliyordu sanki, aralarında tuhaf bir bağ vardı ve bunu sadece Lisa kullanarak Jungkook'u hissedebiliyordu. Keşke, diye mırıldandı içinden Jungkook, keşke bende senin beni hissettiğin gibi seni hissedebilseydim Lisa.
"Evet, şey.. bende bir kabus gördüm."
"Neyle ilgili bir kabustu? Paylaşmak istersen tabii."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
o kız • liskook
Fanfictionjeongguk: hey lisa, tatilde eğlence düzenliyormuş okul. gelecek misin?? lisa: üzgünüm ama hayır. ders çalışmam gerek. jeongguk: hadi ama! 'o kız' olmaktan ne zaman vazgeçecek ve etrafındaki eğlencelerle ilgilenmeye başlayacaksın? lisa: öldüğümde...