on birinci bölüm

395 43 67
                                    

Lisa'dan

Çantamın içine öylesine test kitapları sıkıştırırken anneme ne yalan uyduracağımı düşünüyordum, annesine sık sık yalan söyleyen biri değildim fakat konu Jungkook olduğunda hayatımın dört bir yanı yalanlarla dolmuştu; gerçeklerime yer kalmamıştı adeta. Jungkook'u düşündüğümde yüzümde hafif bir tebessüm oluştu ve son dakika yazdığı ciddi mesajlarla attığı konum aklıma geldi, telefonumdan onun mesajlarını açık bırakarak arka cebime yerleştirdim.

"Anne! Kütüphaneye gidip ders çalışsam diyorum, ne dersin? Fazla iddialı oldu derim! Ah kızım salaklaşma altı üstü yalan söyleyeceksin." Çantamın doluluğunu fark ettiğimde bir küfür savuşturup birkaç kitabı geri çıkarttım, sadece annemin ağırlık vermemi istediği derslerin kitapları kaldı. Derin bir nefes alarak boy aynamın karşısına geçtim ve kendimi baştan aşağı süzdüm, bu sırada ellerim söyleyeceğim yalandan dolayı fazlasıyla titremekteydi ki bu beni ifşa etmek için yeterliydi.

Dolabına yönelerek kapüşonlu bir hırka geçirdim üzerime, yeniden aynanın karşısına geçip ellerimi cebime yerleştirdim ve titrediklerinin belli olmadığını fark ettiğimde zaferle sırıttım. Üzerime turuncu, beyaz çizgili crop ve mavi jean kot pantolon giymiştim; saçlarım gece uykusuz kalıp ders çalıştığımdan kabarık, göz altlarım şiş, dinlendirici gözlüğüm yamulmuştu. İğrenç görünüyordum, sokağa çıkmayı bırak kafamı camdan uzatamayacak kadar berbattım -ki camlarım kilitli olduğu için kafamı pencereden uzatamazdım.

Çalışma masama ilerleyip çekmeceye koydum aynayı çıkardım, kabarık olan at kuyruğu saçımı salarken bir yandan da tarakla açmaya çalışıyordum. Kabarıklığı tarakla alamayacağımı anladığımda ise ellerimi saçlarımın arasına geçirip düzeltmek adına hafiften dalgalandırdım, kesinlikle bu süslenme işlerinden anlamıyordum. Dinlendirici gözlüğümü çıkardım ve aynada kendime baktım, hızlıca bir at kuyruğu yaptım tekrardan; gözlüğü de geri takmıştım bu sırada.

Aynadaki halime son bir kez bakıp odanın kapısına yöneldim, fazlasıyla ders çalışacak kız havası veriyordum. Bir anlık duraksayarak şu an ne yaptığımı düşündüm, bir oğlan için anneme ve hatta en sevdiğim ebeveynime yalan söyleyecektim. Ama o sıradan bir oğlan mıydı? Jungkook tuhaf biriydi, bazen fazlasıyla gereksiz gelse de hayatımdan bir türlü çıkaramıyordum -ya da çıkarmak istemiyordum. Ona anlamsızca bağlanmıştım birkaç hafta içerisinde, yanındayken heyecanlanıyor fakat ona yüz vermemeye çalışıyordum.

Merdivenlerden aşağı inerken gözümün önünde yıkılmış bir Jungkook belirdi ve aniden sendeledim, az daha merdivenlerden düşecekken son anda iki kolumla tırabzana sıkıca tutundum. O görüntü gözümün önünden gitmezken gözlerimin dolduğunu hissettim, onu böyle görmek ve bulmak istemiyordum. Onun üzgün olduğunu birkaç saniyeliğine düşünmek bile elimin ayağımın boşalmasına sebebiyet verdi.

Bulunduğum yere çökecekken arkamdan gelen ayak sesleriyle dik durdum ve arkama baktım, üvey babamdı gelen. Beni hazırlanmış görünce gülümseyerek yanıma geldi, doğru düzgün evden hatta odadan bile çıkmadığım için benimle sadece yazışabilmiştim. Annemin zoruyla ikimizde aramıza mesafe koymuştuk ve resmiyeti bırakmamaya dikkat etmiştik. Bu oyun ikimizi de sıksa da elimizden geldiğinde komik yönlerini ön plana çıkartmak için çabalamıştık.

"Baba! Beni birkaç saat idare edebilir misin?" Kaşlarını çatarak yanıma yaklaştı ve annemin gelip gelmediğini kontrol ederek ne olduğunu sordu, ona mesajları gösterip acilen gitmem gerektiğini belirttim. Yüzünde anlayışlı bir tebessüm belirdi ve duymak istemeyeceğim o cümleyi kurdu, "Seni ilk defa bir oğlan için böyle apar topar evden ayrılırken ve hatta ailesine yalan hazır halde görüyorum. Sen bu oğlana âşık olmuşsun bence." derken gözünde hafiften bir sevinç vardı. Kaşlarımı olabildiğince çatıp itiraz edecekken annemin geldiğini fark ettik ve birbirimizden biraz uzaklaştık.

o kız • liskookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin