1. Bölüm

3.7K 230 283
                                    

"FELİX!!"

Gözlerimi zar zor açtığımda karşımda adeta gözlerinden ateş çıkan Chan'i gördüm.

"Off aman be n'oluyor!"

Dedim yatağın içinde gözlerimi ovuştururken,

"Felix kafan mı gidik! Lan Sydney uçağı kalkacak hadisene!!!"

Demesiyle hemen yatağımdan fırladım. Nasıl unuturum ya! Daha dün gece heyecandan uyuyamıyordum.

Hemen içeriden benim odama doğru yaklaşan Minho ve Seungmin'in sesleri duyuldu.

"OOFF Felix!" Diyerek içeri girdi Minho

"Ya tamam çekilin de üzerimi giyyim ya. Hem geç kalıyoruz diyorsunuz, hem de söyleniyorsunuz!"

Onlar odadan çıktığında hemen üzerime siyah bir pantolon ve siyah beyaz çizgili bir sweat giyip bavulum ile beraber odadan çıktım.

Odadan çıkar çıkmaz arkanmdan biri sarıldı, başımı biraz çevirdiğimde Seungmin olduğunu anladım,

"Sonunda uyandın uykucu tavuk!"

Dediğinde Chan gülmeye başladı. Bu lakabı sevmiyordum ama belliki hoşlarına gidiyor.

"Hadi hadi beklemeyin çıkalım artık. Uçak kaçınca da böyle gülecek misiniz acaba?"

Minho'nun cümlesiyle hızlıca bavullarla evden çıktık. Seungmin kendisinden büyük iki tane bavulla evden çıkmıştı,

"O yetmez Seungmin iki-üç tane daha alsaydın, sonuçta bir ay. O kadarcık kıyafet neyine yetecek"

Dediğimde hepimiz kahkahaya boğulduk.

✈︎✈︎✈︎

Dördümüz hava limanına vardığımızda, ilk işimiz hızlıca işlemleri halletmek oldu.

Bavullarımızı yüklediker ve biz de asıl korkum olan uçağa ilerlemeye başladık. Elimin ayağımın titremesi için uçak görmem bile yetiyordu. Ellerim titrerken Minho arkamdan koştu ve kolunu omzuma koydu,

"Şşş sakin ol Lix, korkmak yok. Hem ben senin yanında oturuyorum şanslısın!"

"Teşekkür ederim Minho."

Bu dedigi ile biraz olsun rahatlamıştım. Uçağın merdivenlerini çıkarken şimdiden terlediğimi hissediyordum.

Seungmin ve Chan yan yana oturacaktı Minho ve ben de önlerinde oturacaktık. 7. Koltuğa geldiğimde orada birinin oturduğunu gördüm, 20'li yaşlarda kahverengi saçlı bir adam. Kaşlarım çatıldı. Seungmin ve Chan çoktan yerleşmişti bile, Minho yerimin dolu olduğunu görünce hemen hostese seslendi. Hostes gelir gelmez Minho durumu anlattı.

"Üzgünüm efendim bu durumda yapabilecek bir şeyim yok." dedi hostes

"Nedenmiş o!!"

"Sakin ol Minho." dedim onu sakinleştirmeye çalışarak. Arkadan Chan ve Seungmin geldi

"Felix n'oluyor?" dedi ikisi,

"Hiçbir fikrim yok, yerime başka biri oturmuş ve hostes gelmiş yapacak bir şey yok diyor!"

"Bakın beyefendi biliyorum koltuk rezervasyonu yaptırdınız ama internet sitemiz sıkıntılı olduğu için o koltuğu size boş olarak göstermiş, ama o beyefendi çok çok önce o koltuğu rezerve etmişti zaten. Siz yerinize geçebilirsiniz ama şu beyefendinin yeri değişmek zorunda." dedi beni göstererek.

Git gide paniklemeye başlıyorum, uçak kalkmak üzere ve benim yanımda en yakınlarım oturamayacak mı?! Gerçekten mi?!

"Hanımefendi olmaz diyorum, başka bir yere oturamaz!" diye söze atladı Seungmin,

"Şey... gerek yok.." diyebildim sessizce.

"Ne?!??" dedi çocuklar,

"B-birazdan uçak kalkacak, bir hata olmuş işte... sadece oturmak istiyorum. Hostes hanım koltuk numaram n-nedir acaba?"

"Hay sikeyim, titriyorsun Felix!" dediği Minho,

"Ben iyiyim."

Hostes, beni bizimkilerden birkaç sıra uzaklığındaki bir koltuğa yönlendirdi. 16. Koltuk, sanırım tek gideceğim kimse yokmuş yanımda.

Cam kenarına, yerime oturdum, elimden geldiğince titreyen ellerimi durdurmaya çalıştım. Ama nafile, işe yaramıyordu.

Son anonslar yapılmaya başlamıştı. Tam o sıra uçağın kapısından biri girdi ve hızla bana doğru yaklaştı.

Önce başımda bekledi ve bana baştan aşağı baktı, bense başım önde tam önüme bakıyordum, zaten uçak korkusundan kaskatı olmuştum. Rahatsız olmuştum, ardından adam yanımdaki yolcu koltuğuna oturdu. Kaşlarımı çalıp ona baktım. Uzun boylu, uzun siyah saçlı ve siyah takım elbiseli birisiydi, yakışıklıydı ama ürkütücüydü de açıkçası. Ve sanırım yol arkadaşımdı..

Uçak korkusu hâlâ bedenimi ele geçirmişti, dalmış gitmiştim. Titreyen ellerimle kemerimi taktım. Uçağın kalkmasına son iki dakika kalmıştı, istemsizce dizlerim titriyor, olabildiğince huzursuz hissediyordum.

"Derin nefes al, titreme! Panik atak mı geçirmek istiyorsun?!"

Dedi ince ama derin ve emir veren bir ses, bu yanımda oturan adamdı. Titreyerek ona baktım

"K-korkuyorum.."

"Uçaktan korkmak? Pekala, söyle diyeyim. Eğer ben bir uçağa bindiysem, o uçak düşmez. Tamam mı?"

Dedi gözlerini dikerek bana bakarken, gözleri resmen avına yaklaşan bir kurt gibiydi. Artık uçaktan değil bu adamdan daha çok korkuyordum.

Uçak kalkışa geçmişti, gözlerimi sıkıca kapattım ve tutunacak bir şey aradım. İki elimle koltuğun kenardaki destekleri sıkıca sıktım. Sanırım birkaç dakikam böyle geçmişti, derin derin nefes almaya çalıştım. Uçak havalanmıştı bile, sakinlediğimde gözlerimi yavaşça açtım. Gördüğüm şey ile nutkum tutuldu, ben... dakikalarca sağ elimle koltuğun kenar d-desteklerini değil... yanımdaki adamın bacağını sıkıyormuşum.

Dip dip bana bakıyordu. Artık uçak falan umurumda değildi, pişmanlık dolu gözlerle elimi yavaşça geri çektim. Adamın pantolonunda resmen tırnak izlerim vardı.

"Ben... Ben çok ö-özür dilerim"

Dedim elim ağzımda, adam hiçbir şey söylemeden bir bacağına bir bana bakıyordu. Şu an sanırım boku yemiştim..

"Amacın ne? Sapık mısın sen Lee Felix?"

Gözlerim kocaman açılmıştı, adımı nereden biliyordu?

"A-adımı nereden biliyorsunuz?"

"Çok dikkatsizsin, yere düşen kimliğine bakmadın heralde?"

Dediğinde başımı hemen yere çevirdim, kimliğim öylece duruyordu. Kimliğimi aldım ve hemen cebime koydum.

"Çok çok teşekkür ederim."

Tepkisizce küçük siyah çantasından bir şey çıkardı. Çıkardığı şey kendi kimlik kartıydı.
Kartı iki uzun parmaklarının arasına aldı ve havaya kaldırdı ardından bilerek yere düşürdü ve bana baktı.

"Tüh görünmez kaza. Şimdi bana kimliğimi ver Felix!"

Korkuyla eğildim ve kimlik kartını elime aldım, ismi... Hwang Hyunjin'miş...

. -The End- .

Aniden merak saldım
ve yazmak istedim

. □ Umarım güzel bir seri olur □ .

Step By Step / HYUNLİX Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin