ve ne oldu biliyor musunuz?
siyah artık beyazdan tamamen nefret etti, griliğinden kurtulmaya çalıştı.
kurtulduğunu düşündüğü her an gri renk siyahın bir yerlerinde ortaya çıkıyordu.
her gün, her saat beyazdan nefret etti.
onu griyle beraber bıraktığı için nefret etti.
ben bu hikayedeki siyahtım.
beyazımı kaybettim, beyazımla geçirdiğim her anı özledim.
ama gittikçe ondan nefret ettim.
hayat bana beyazımın bana yaşattığı şeyleri gösterdi, beyaz artık benim için bir hiçti.
beyazı kaybettikten sonra siyahımı da kaybettim, benliğimi kaybettim.
ruhum özgürlüğün düşüncesiyle mutluluktan can atarken ben onu engelledim böylece kimlik sıkıntıları yaşandı.
zorla içimde tuttuğum ruhum sürekli gitmek istiyor, ne yapacağım?
çünkü ruhum bir başka beyaza tutuldu.
ve korkuyor, beyaz yine giderse diye.
yine grinin bataklığında boğulmaktan korkuyor, aldığı yaraların açılmasından korkuyor.
bu yüzden bir an önce gitmek, yeni beyazımı unutmak istiyor ancak zihnim...
o beyazı unutmak istemiyor çünkü beyaz ona çok umut verdi.
güneşin dünyayı boyadığı turuncuyu hapsetti ona, bir renk verdi.
ama siyahtı o, siyahlar nasıl umutlanabilirdi ki?
ne rengi sunarsa sunsun, siyahtı o.
yok ederdi diğerlerini.
yoksa, yoksa beyazını da mı o yok etti?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Chamber Of Reflection
Randomkimsenin beni anlamadığının farkındayım, bu ne kadar umrumdaydı peki? yalnız olmak isteyişim kader miydi? sıcak yaz ikindilerine karşı özlemim boşuna mıydı? beni orada bir yerlerde bekleyen bir sevgili vardı.