Gözlerim barın büyük fosforlu yazısına takılınca arabamı durdurdum. Uygun bir yere park etmek için bekleyemezdim. Zaten işlek bir sokak değildi. İnip hızla kapımı çarptım ve artık tekrar dolmaya başlayan gözlerimi tuttum. Arabamı kilitledikten sonra koşar adımlarla içeri girdim. Yüksek ses yüzümü buruşturmama neden olsa bile çok çabuk toparladım. En az kullanılan masaların birinde, en köşede onu gördüm. Gümüşi kahve saçları özensizce iki yana ayrılıyordu. Üzerindeki deri ceket yapılı bedenini sıkı sıkıya sarıyordu. Elinde Malbora, bir yandan buzlu viskisini içerken oldukça çekici görünüyordu.
Adımlarım gittikçe hızlandı ve onun görüş açısına girdim. Karamel rengi gözleri beni buldu. Ona bir adım kala yanaklarını ellerim sarmaladı ve bedeni kendime çekip öpmeye başladım. Ağzındaki acı sigarayla viskinin birleşmiş tadı dilime dolandı ve boğazıma doğru akıp gitti. Karşılık vermeye başladı. Gözleri hafif aralık bir şekilde yüzümü inceledi. Gözlerimi kapatışımdan sonra ise tek hissettiğim belime yerleşen ellerin beni sıkıca kendisine çektiği ve sonra altında kıpırdanan o şeydi. Kolay kolay yükselmezdi ama, öpüşmek zayıf noktasıydı.
Nefes almak için durduğumda yüzünde beliren küçük sırıtmayı gördüm.
"Otele geçelim. Bu leş yerde yapmak istemiyorum."
[...]
"A- ah.. Ngh!"
Göğsümün ucundaki dil karın kaslarımın deli gibi kasılmasına yol açtı. Belim bu hareketle hafifçe doğrulurken dudaklarıma değen saç tellerinden gıdıklanıyordum. Birkaç öpücükten sonra aşağı inmeye başladı, ellerim saçlarına çıkarken beni belimden kavrayıp yatakta geriye doğru itti. Ben boynumda yastığın soğukluğunu hissederken o altımdaki pantolonu özensizce çıkarıyordu. Kendini de soyduktan sonra üzerime eğildi ve boynumu öpmeye başladı. Kaslarım aldığım zevkten dolayı kasılıp gevşerken dişlerimi birbirine kenetliyor, inlememek için dudaklarımı kapatıyordum. Bir işe yaramadığı belliydi ancak bir önemi yoktu, inlemelerimi seviyordu.
Parmaklarını ağzımın içinde hissettiğimde gözlerimi aralayıp ileri ve geri hareketlerle güzelce emmeye başladım. Gözlerimi gözlerine çıkarttığımda, sikeyim, direkt olarak bana bakıyordu. Yapılı bedeni ter içinde parlıyor, her nefes alıp verişinde göğüs kafesinin yan tarafında bulunan kaslar geriliyordu. Kısık gözlerindeki o hararet bir anlığına bana sanki bayılacakmışım gibi hissettirdi. Duygusuz ama duyguluydu benim için. Karamel renginin içinde kaybolurken üç parmağını da teker teker ağzımdan çekti, göğüslerimin ortasından, göbek deliğime doğru yavaşça tırnaklarıyla çizerken bir yandan da beni kendi salyamla ıslatıyordu. Bundan büyük keyif alırdım elbette.
Bacağımın iç kısmında dudaklarını oynatırken birkaç dil darbesiyle oraları pembeleştiriyordu.
"İz bırakma-" vücudum tekrar kasıldı "lütfen.."
İki bacağımın arasındaki başını yavaşça bana doğrultu. Yüzünde her zamanki pişkin gülümsemesiyle mırıldandı;
"Sen nasıl istersen güzelim."
Yavaşça bacaklarımı araladı ve deliğimi ortaya çıkardı. Islak elleri yavaşça çevresinde dolanırken nefesimi tuttum. Bu benim için bir refleks gibiydi. Parmağının birini sokarken inlemelerim yükseldi. Nefeslerim hızlanırken belim yavaşça yay şeklini aldı.
"Hmm.. Neden geldin?"
"Minho'yla- ah.. yavaş.. Minho'yla kavga ettim."
"Her zamankinden mi?"
"Sayılır. Yine bana.. Mmh! Hah..ha..hah.. Sikeyim bana velet deyip duruyor."
"Sen sadece 23 yaşındasın ve, ah bekle" üçüncü parmağını eklerken istemsizce bağırdım. Yavaşça eğilip kurumaya başlayan parmaklarını diliyle ıslattı, bir yandan da deliğime masaj yapıyordu "O da 29 yaşında. Bence normal. Her zaman söylüyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angry Faceless |Minchan+Chanlix
FanfictionChan, hayatından ve kendinden sıkılıyordu. Minchan; top Minho, bottom Chan. Chanlix; swicth. 2seung, seungbin. Şiddet, cinsellik, cinselliğe dayalı fanteziler, kan, toksik ilişkiler.