0.6

163 13 0
                                    

"Nasıl öyle mesajlar yazabilirsin sen bana?! Masa başında yakalandım, bir de açıp salak gibi gösterdim telefonu Jisoo! Nerden bileyim öyle şeyler yazdığını?! Masada dımdızlak kaldım senin yüzünden!"

"Off aşkım, neden anlamıyorsun ki? Yeni kumayı kıskandım sadece."

"O kuma falan değil kuma olan sensin Chan benim sevgilim! Kırk yılın bir başı aşık olmuşum bir bırak yakamı!"

"Daha geçen gece beni nasıl becerdiğini hatırlamıyorsun herhalde? Ciddiye alman için hamile kalmam gerek galiba hm?"

İşte şimdi sinirden gözlerim dönmüştü. Volta attığım yerde durdum ve arkamı dönüp Jisoo'nun boğazına yerleştirdim ellerimi. Öyle sıkıyordum ki nefes almaya çalışırken zoraki çıkardığı sesler sadece kulağımı tırmalıyordu.

"Bana hamileyim de, ben karnını deşer çıkarırım o eniği. Anladın mı? Hele öyle bir şey yapmaya kalk, orospunun tekisin, tek benim sikimi mi görüyorsun sanki? Ne bu para sevdası anlamadım arkadaş, hepiniz mi aynısınız?!"

Nefes alamadığından konuşmaya da yeltenemiyordu. Sadece gözleri yukarı kayıyor, yüzü gittikçe morlaşıyordu. Sonradan fark ettim ölmek üzere olduğunu. Ellerimin üzerindeki ellerini gördüm. Tırnaklarıyla derimi çizmiş, kanatmıştı. Acı sonradan beynime dank etti ve sızlanarak bıraktım boğazını. Öksürükler ofisimin içinde yankılanıyordu. Sinirimin geçmesini bekledim birkaç saniye. O sırada da Jisoo hayata dönmeye çalışıyordu.

"Siz orospular dünya tek sizin etrafınızda dönüyormuş gibi davranmaya başladığınıza bana bir sinir basıyor Jisoo var ya, anlatamam. Hepinizi öldüresim geliyor. Siktiğimin parasını al da git! Sanarsın Rihanna!"

Jisoo ağlayarak özür dilemeye başlamıştı.

"Minho, lütfen. Beni becermeye devam et. Yalvarırım! Lütfen beni bırakma!"

Yere çökmüştü yorgunlukla. Mini eteğinin açık tarafına kaydı gözlerim, her nasılsa iç çamaşırı bile giymemişti. Adımlarımı tekrar ilerletip eğildim ve saçlarını tuttum bu sefer. Parmaklarımla sıkıca çektim, acı dolu bir çığlık savurdu ve hıçkırdı.

"Sence ordan aptal gibi mi görünüyorum? Sen git başkalarının sikini yala. Benim kadar para verirler mi bilmem ama, yine de dene olur mu? Sikerler."

Gözlerimin kocaman açıldığını ve yüzümde olabilecek en korkunç gülümsemeyi taşıdığımı yeni fark ediyordum. Saçlarını bıraktığımda ağlamasına devam etti. Yorgun argın şekilde ayağa kalktıktan sonra özür dileyerek önümde eğildi ve adımları hızla kapıyı bulup dışarı çıktı.

Üzerime ufak bir rahatlamışlık hissi çökse de, Chan'ı merakımın son raddelerine doğru gidiyordum.

Gözlerim adeta onu arıyordu. Özlüyordum.

Bendeki garip bir hastacılıktı.

Aşık olduğum tek bir kişi vardı evet, ama cinsel hayatımın skalası oldukça genişti. Bu hastalığın adı var mıydı bilmiyorum, ya da bu şeytani biçimde kötü bir insan olmaktı. Böyleydim işte. Yılda bir hayatımın aşkını bulurdum ama bir türlü zevk ve arzularımdan vazgeçemiyordum. Ciddi ilişki adamı değildim, zaten o kadar özel bir kişiyi bulacak şans bende de yoktu. Demişken, karşıma Chan gibi bir çocuk çıktı. İlk başta onu da seks partnerlerimden biri yapacaktım ama, değişti işte. Aşık oldum. Hayatımın hatasını yaptım. Şimdi onu kırıyor, hatta parçalıyor olnalıydı o mesajları okumak. Şu an oturup bir yerde ağlıyor ve Seungmin'e dert yanıyordu. Sahi neden Seungmin'i aramıyordum ki? Ellerim hızla telefona sarıldı.

"Alo Seungmin."

"Efendim hyung."

"Minho'dan bir haber var mı, seni aradı mı?"

Angry Faceless |Minchan+ChanlixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin