"Chan, biliyorum, buraya gelmekte bile zorlandın. Çok iyi anlıyorum seni. Çok konuştum, fazlaca açıklamaya çalıştım, elime yüzüme bulaştırmamak için elimden geleni yapıyorum. Şimdi, olayı Jisoo'nun ağzından dinlesen daha iyi olur."
Bir anda, nerden başladığı belirsiz topuklu ayakkabı sesleri dikkatimi dağıttı. Başımı sağa çevirdim. Taş gibi bir karı vardı karşımda. Minho'nun ağzının tadını bildiğini söylemeliydim. Uzun süredir kadınlarla haşır neşir değildim ama, bu varlık gözlerimin fazlaca açılmasına neden olmuştu. Siyah, uzun dalgalı saçları, ince yüzü ve kedi gibi gözleriyle dikkatimi çekmişti. Üzerindekilerden marka giyindiği de anlaşılıyordu. Leopar desenli bir mini etek ve siyah kısa yelek, üzerinde de bir kürk. Evet, tam bir akşam kombiniydi; önümde eğil çünkü kıyafetlerim organlarının toplam fiyatından daha pahalı.
"Merhaba, ben Kim Jisoo, Bay Bangchan."
Tekrar önümü döndüğümde Minho'nun geri geri yürüyüp biraz uzaklaştığını, ardından arkasını dönüp arabasına yürüdüğünü gördüm. İşte şimdi sinirli ifadem biraz olsun yumuşamış, en azından oynadığım tiyatroyu fazlaca benimsediğimi göstermemiştim.
"Yaşattığım tatsız anlar için özür dilerim" sesi de güzeldi aslında "ben, Minho ile senin sandığın gibi bir şey yaşamadım. Senin onun yeni sevgilisi olduğunu öğrendiğimde aslında içten içe kıskandım çünkü Minho'dan hoşlanıyorum. Onun iş ortağıyım. Her zaman favorisi oldum. Ama senin gibi Minho'ya uymayan, Minho'nun götüreceği bir mekana, hediye edeceği herhangi pahalı eşyaya uyum sağlayamayacak olan birinin onun yanında olmasını istemedim. Yoktan şeyler uydurup yazdım, o italyan restorantı benim favori yerim, elbette gittiğinizden de haberim vardı. Ama şimdi, senden içtenlikle özür diliyorum. Minho'ya ben rica ettim seninle konuşmak için. Yaptığım şeyin ne kadar kötü olduğunun farkına vardım, insanların aşkına mani olmamalıyım. Olmamalıyız. Sonuçta, o sana çok aşık. Minho aşkı zor bulur. Bu yüzden beni bir arkadaştan fazlası olarak görmedi. Seni ise saniyesinde kaptı. Ya da sen, onu kaptın. Her neyse. İstersen şirket çalışanlarına da sorabilirsin, kaç akşamdır Minho'nun nerde olduğunu. Sana masasında iş başında olduğunu söylerler. Yani, gerçekten de düşündüğün gibi değil. İşte, konuşacaklarım bu kadar. Tekrardan özür dilerim."
Selam verdikten sonra geri döndü ve nerden çıktığı belli olmayan bir arabaya binip gitti, araba da lükstü. Şimdi gerçekten mantık tahtasına yatırma vakti gelmişti. Bu kadın zengindi, Minho zengindi ve Minho beni bu kadınla aldatmıştı. Evet. Olay buydu. Yüzümde rahat bir ifadeyle durdum biraz. Sonra solumu dönüp baktım, arabasına doğru. Siyah Lamborghini'sine yaslanmış, ellerini pantolonunun ceplerine atmış, saten kumaşlı gömleğinin kollarını katlamış, sağ ayağını sol ayağının üstüne atmış, öylece bekliyordu. Beni bekliyordu. Beni. Bang Christopher Chan'ı.
Yalvarır gibi bir ifade vardı yüzünde.
Sıralamayı çoktan tahmin etmiştim; yanıma yaklaş, arabama bin, seni güzelce öpeyim, belki bi nehir kenarına sürerim ve orda deli gibi sevişebiliriz.
Minho ve onun durmak bilmeyen uçkuru.
Barışmanın tek yolu sikişmek.
Buna bayılırım.
[...]
"Hık! Minho! Yavaş!"
Penisinin deliğime her darbesinde gözlerim yukarı kayıyordu. Küçük bedenim onun cüssesinin üstündeydi ve cüssesi bana hükmediyordu. Bacaklarımdan tutup beni en derine sürüyor sonra hızla çıkıp, hızla tekrar giriyordu. Siktir, gözlerim yaşarıyordu ve ağlıyordum. O kadar fazla zevk veriyordu ki bedenim alev alıyordu. Şişen göğüs uçlarımı birkaç kez öptükten sonra başını kaldırıp yüzümü izlemeye başladı. Pür dikkat inlemelerimi dinliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Angry Faceless |Minchan+Chanlix
FanfictionChan, hayatından ve kendinden sıkılıyordu. Minchan; top Minho, bottom Chan. Chanlix; swicth. 2seung, seungbin. Şiddet, cinsellik, cinselliğe dayalı fanteziler, kan, toksik ilişkiler.