26

2.6K 279 86
                                    

kai
beom

beomgyu
efendim kai?

kai
iyi misin?
merak ettim seni.

beomgyu
iyiyim merak etme.

kai yazıyor...

beomgyu
derse giriyorum.
sonra konuşuruz.

kai çevrimiçi.

kai

peki
iyi dersler

kai
beom,
çıktın mı dershaneden?

beomgyu
evet az önce eve geldim.
kendimi biraz halsiz hissediyorum bu yüzden hemen yatacağım.

kai
güzelce dinlen

beomgyu
dinleneceğim
hoşça kal

kai
görüşürüz demeni istiyorum..|
görüşürüz beom

beomgyu yazıyor...

beomgyu çevrimiçi.

beomgyu çevrimdışı.

kai
sinemaya gidelim mi?

beomgyu
canım pek istemiyor, yine de teşekkür ederim teklifin için

kai
yapmak istediğin bir şey yapalım o zaman söyle de.

beomgyu
kai
suçluluk duyuyorsun öyle değil mi?
yoksa bana katlanmazdın.
ama inan ki gerek yok, vicdan yapmana gerek yok.
beni kendimle baş başa bırak lütfen.
iyi olacağım, merak etme.
ben hep iyi oldum
kendini zorlama

kai
zorlamıyorum ki

beomgyu
sana inanmıyorum
(görüldü.)

kai
benden kaçamazsın beomgyu

beomgyu
bir sapık gibi dershanemin önünde beklemeye devam edersen eğer şikayet edeceğim seni.

kai
sen de benim yüzümden yangın merdiveninden çıkmayı sürdürürsen seni yakaladığım yerde döveceğim.

beomgyu
dövemezsin

kai
o zaman öperim|
öyle bir döverim ki
aklın şaşar

beomgyu
gel de döv lan
gel döv hadi

kai
neredesin söyle

beomgyu
okulun arkasındayım
gel

kai
geliyorum bekle
bekle de gör gününü

beomgyu
gideni siksinler

(kai'in agzindan)

beomgyu'nun oyunuma gelmiş olması sebebi ile hem şaşkın hem de heyecanlıydım. bir haftadır falan benden kaçıyordu ve bu sebeple karşısına geçip adam akıllı özür dileyememiştim ondan.

arka bahçeye geldiğimde onu duvara yaslanmış halde buldum. adımlarım yavaşladı ve tamamen durdu. kaşlarını ufak bir çocuk gibi çatmış, kollarını göğsünde birleştirip bağlamış, yere bakıyordu. sinirliydi ve bir insana sinirli olmak en az bu kadar yakışabilirdi.

ağzımdan derin bir nefes alıp verdikten sonra dudaklarımı ıslattım. onu çok beklettiğimi düşünüp ona doğru adımlamaya başladım. geldiğimi işitince kaldırdı başını. kaşları daha çok çatılırken sırtını duvardan ayırdı ve dikleşip bana baktı.

"ne-"

konuşmasına müsaade etmeden yavaşça beline sarıldım. çenemi omzuna koyup gözlerimi yumdum. "beom," dedim alçak bir sesle. "üzgünüm. gerçekten üzgünüm."

ellerini kaldırdığında bana sarılmasını bekledim ve istedim ama kaldırdığı ellerini beni itmek için kullandı. iki adım kadar geriye gitti. bir eli kolunda, orayı sıvazlarken gözleri yerdeydi. "kai," sesini bulamadı ilk başta. boğazını temizlemek zorunda kaldı ve içinden kendisine lanet okuduğunu mimikleriyle belli etti. eli saçlarına gitti. gözleri hâlâ benimkilere değmiş değildi.

"ben... bir kez daha böyle üzülmek istemiyorum." sesindeki hayal kırıklığı öyle netti ki, tüylerim diken diken oldu. onu paramparça etmiştim ve kolay kolay da toparlayamayacaktım, bunun bilincindeydim.

aramızdaki mesafeyi bir kez daha kapatıp elini tuttum. irkildi. titreyen irislerini irislerime sabitledi. "seni bir daha böyle üzmeyeceğim desem peki?"

beomgyu'nun bana zaafının olduğunun elbette farkındaydım. kestirip atılacak bir sevgi beslemiyordu bana karşı.

"bana umut verme." fısıltıyı andıran sesi yutkunmamı sağladı. ilk defa bu kadar yakından görüyordum eserimi. darmadağın etmiştim onu.

"evet, sana umut veriyorum şu an." diğer elini de tuttum acelesizce. ardından gözlerimi ellerinden çekip güzel gözlerine sabitledim. "ama bu seferki boş bir umut değil beom."

dudağını dişledi. bakışlarını tekrar kaçırmıştı. "seni affettiğim için taehyun beni kesin dövecek..."

kıkırdadım. "kim kıyar sana?" gözlerindeki ve gülümsemesindeki buruk ifade gülüşümü soldurdu. ben kıymıştım ona... içten bir şekilde baktım gözlerine. "çok üzgünüm beom. kendimi affettirene dek uğraşacağıma dair yemin ediyorum sana. özür dilerim gerçekten."

buruk bir tebessüm etti. "ben seni affetmeye hazırdım ki zaten... bu yüzden kaçtım senden. çünkü yüzüne bakarsam, gözlerine bakarsam... biliyordum kai, affederdim seni. ben senin karşında hiç olmadığım kadar zayıfım."

ellerimi yanaklarına çıkarıp bir an bile tereddüt etmeden dudaklarını öptüm. gözlerini sıkıca yumdu. dudaklarını da birbirine bastırmıştı. hâlâ korkuyordu onu bir kez daha kırmamdan...

bir buse daha kondurdum dudaklarına. ardından sarıldım tekrar ona. "söz veriyorum bir daha böyle üzmeyeceğim seni. üzdüğüm vakit gelip ağzıma sıçabilirsin."

bu kez elleri sırtıma çıktı. titreyen sesini işittim. "ben... sana kıyamam ki..."

rude # yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin