BÖLÜM 3

139 9 0
                                    

Padişah uzunca bir süre Gülce Sultan'a sarıldı. Öyle sıkı sarıldı ki Gülce Sultan, kollarının arasında kücücük kaldı.
Şuan sadece bunu yapabiliyordu. Çünkü dünyadaki hiç bir kelime şuan ki mutluluğunu anlatmaya yetmezdi.
O da sadece karısına sarılmakla yetindi.
Sonra da gözünden ardı ardına akan yaşları sildi.
Karısının ağladığını görmesini istemiyordu. Mutluluktan bile olsa ağladığını belli etmek istemiyordu.
Güçlü görünmek istiyordu. Karısının onu güçlü ve yemilmez görmesini istiyordu.
Gülce Sultan, hamile olduğunu söyledikten sonra hiç bir şey söyleyemeden ona sarılan kocasının yanağına bir öpücük kondurdu.
Padişah, karısına sarılmış halde konuşmaya başladı.
"Özür dilerim sultanım, ne diyeceğimi bilemedim.
Dünyadaki bütün kelimeler mutluluğumu anlatmaya yetmezdi.
Hayatımda aldığım en güzel haberdi bir tanem.
Kalbimin sahibi güzel karım. Kadınım herşeyim benim.
Çok mutluyum. İnan bana çok mutluyum. Şuan dünyadaki en mutlu adam benim"
"Ben de çok mutluyum padişahım.
Ayrıca özür dilemene gerek yok.
Bana sarılman beni öyle mutlu etti ki.
Binlerce cümle kursan bu kadar mutlu olmazdım. Sana bir çocuk vermek tek hayalimdi. Seni mutlu etmek dünyada ki herşeye değer." Padişah ve Gülce Sultan, beraber saatlerce doğacak çocuklarından söz ettiler.
Sonra padişah karısının göğsüne uzanıp dakiklarca nefesini dinledi.
Gülce Sultan'ın aldığı her nefes padişah içinde oksijendi. O kadar çok aşıktı ki ona, yüz defa dünya ya gelse yine Gülce'nin karısı olmasını isterdi.

Bu arada vezir ve  karısıda aynı gün çocukları olacağını öğrenmişlerdi.
Vezir padişaha çocuğunu olacağını nasıl söyleyeceğini düşünürken Gülce Sultan'ın da hamile olduğu haberini almıştı.
Vezir en az kendi çocuğuna sevindiği kadar sevinmişti padişahın ve Gülce Sultan'ın çocuğu olacağına.
Padişah çocuğunun olacağını davullarla halka duyurmuştu. Padişahın ve Gülce Sultan'ın çocuğu olacağına çok sevinen halk günlerce eğlenceler düzenlemişlerdi. O günlerde Gülce Sultan'ın oda hizmetçisi Ayda'da aynı zaman diliminde hamile olduğunu öğrenmişti. Ayda, bu duruma pek sevinememişti. Çünkü kocası çocuk için henüz erken olduğunu düşünüyordu.
Bu durum kocasını mutlu etmesede olan olmuştu artık. Ayda, merakı yüzünden zamansız bir hamilelik yaşamaya başlamıştı.

Padişahın ülkesinde herkes çok mutluydu. Her yer güllük gülistalıktı.
Hiç kimsenin derdi ve sıkıntısı yoktu.
Çünkü padişah halkıyla iç içe yaşayan bir hükümdardı. Onların dertlerine sıkıntılarına çare bulan bir hükümdardı.
Padişahın dostları kadar düşmamlarıda vardı tabiki.  Ülkesine saldırmak için fırsat kollayan bir çok ülke lideri vardı.
Padişahın ülkesi konum olarak çok güzel ve bereketli bir yerdeydi.
Padişah bu yüzden ordusunu hep hazır tutardı.
En güçlü gençleri en iyi davaşçılar olarak yetiştirirdi.
Padişahın savaşçılarını yenmek neredeyse imkansızdı. Askerleri güçlü oldukları kadar padişaha ölümüne bağlıydı. Onun için hiç düşünmeden canlarını berebilirlerdi.
Bu arada aylar geçmiş, Gülce Sultan'ın hamileliği iyice ilerlemişti.
Onun için hamilelik oldukça zor geçiyordu.
Gülce Sultan, aylardır mide bulantısı çekiyordu.
Doğru dürüst yemek yiyemiyor, hatta ayakta bile zor duruyordu.
Padişah karısının bu haline çok üzülüyordu ama yapacağı bir şey yoktu.
Gülce Sultan'ın bu sıkıntıları doğuma kadar devam edecekti.
Vezir ve karısı da aynı durumdan müzdaripti.
Onun da mide bulantısı çok oluyordu.
Buna rağmen vezirin karısı  Gülce Sultan'a göre daha güçlüydü.
Sık sık Gülce Sultan'ı ziyaret ediyordu.
İki kadın mide bulantılarının azaldığı zamanlarda  bebekleri için kıyafetler dikiyorlar, eşyalar hazırlıyorlardı.
Gülce Sultan ne kadar kötü hissetsede çocuğu olacağı için öyle mutluydu ki her günü Allah ına şükretmekle geçiyordu.
Nihayet dokuz ay sonra bir sabah saraydan çığlık sesleri yükseldi.
Gülce Sultan'ın doğum sancısı tutmuştu.
Çığlık çığlığa yeri göğü inleten Gülce Sultan, doğum yapmak üzereydi.
Padişah ise Gülce Sultan'ın doğum yaptığı odanın önünde bir sağa bir sola volta atıyordu. Karısının çığlıkları çoğaldıkça oda korkuyor ve yumruklarını sıkıyordu.
İçerde ebe kadınlar doğum yaptırmaya çalışırken hekimler onlara sürekli talimatlar veriyordu.
Üç saatin sonunda Gülce Sultan, nihayet doğum yapmıştı.
Çocuğunun ağlama sesini duyan padişah derin bir nefes almıştı.
Nihayet karısının acıları sona ermişti.
Padişahın ve Gülce Sultan'ın bebekleri dünyaya gelmişti.
Güzeller güzeli nur topu gibi bir kızları olmuştu.
Gülce Sultan, padişaha bir erkek evlat vermeyi çok istemişti ama rabbi onlara güzel kızlarını münasip görmüştü.
Gülce Sultan, çok mutluydu.
Kızını kucağına verdikleri zaman dünyalar onun olmuştu.
Bebeğinin güzelliği ve sıcaklığı genç anneyi tarifi imkansız duygulara götürmüştü.
Gülce Sultan, doğum sonrası kızını emzirmeye çalışırken padişah odaya geldi. Kapıdan karısının acemi haline bakıp gülümsemeye başladı.
Oda ya girer girmez aldığı bebek kokusuyla da gözlerini kapattı.
"Allahım" dedi. "Sen ne büyüksün. Şükürler olsun bu günümüze"
Yavaş yavaş yatağa yaklaşırken bebeğinin küçük elleriyle annesinin göğsüne dokunması padişahın içten bir kahkaha atmasına sebep olmuştu.
Hele karısının kucağındaki bebeğin yüzünü gördüğü zaman aklı başından gitmişti.
Yavaşça karısına uzanıp alnından öptü.
Sonra da karısının kucağında ki kızını öptü kokladı.
Gülce Sultan, padişahın gözlerinden gözlerini kaçırıp kucağındaki kızına baktı. Sonra da konuşmaya başladı.
"Sana erkek evlat veremedim padişahım.
Lütfen bağışla beni" dedi çekinerek.
Padişah Gülce Sultan'ın mahsun haline baktı ve gülümseedi.
"Gülce'm, kadınım.  Ben zaten kızım olsun istiyordum.
Sana benzeyen güzeller güzeli bir kız istiyordum. Rabbim istediğimi verdi.
Lütfen mutlu ol olur mu? Ben kızım olduğu için çok mutluyum."
Padişah bir süre annesini iştahla emen kızına baktı.
Allah ın onlara verdiği en güzel hediyeydi kızları.
Padişahın çocuğunun  doğduğunu duyan bir çok insan onları kutlamak için saraya akın etmişti.
Sarayın içi padişaha ve Gülce Sultan'a tebriklerini sunan insanlarla hergün dolup taşmaya başlamıştı.
Padişah ise sarayda kutlamalar yapıyor, eğlenceler düzenliyordu. Bu sayede hem kızının doğumunu kutluyor hemde halkının eğlenmesini sağlıyordu.
Padişahın kızının doğumundan on gün geçmiştiki vezirin karısı bir erkek çocuk dünyaya getirdi.
Vezir ve karısı o kadar mutlu olmuşlardı ki sevinçten ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Senelerdir tek hayalleri bir çocuktu.
Şimdi hayalleri gerçek olmuştu. Dünya yakışıklısı bir oğlanları olmuştu.
Bir kaç gün sonra da Gülce Sultan'ın oda hizmetçisi Ayda'nın da erkek çocuğu doğmuştu.
Sessiz ve sakin sarayda şimdi çocuk sesleri vardı.
Ülkede herkes çok mutluydu. En çokta Gülce Sultan ve padişah mutluydu.
Nihayet istedikleri olmuştu. Allah dualarını kabul etmişti. Onlara güzel sağlıklı bir evlat vermişti.
Zaman hızla ilerlemeye devam etmişti. Günler, aylara aylar yıllara eklenmişti. Üç çocukta altı yaşına gelmişti. Altı yaşlarına gelmelerine rağmen henüz bir isimleri yoktu. Küçük çocuklar arkadaşları arasında dalga konusu oluyorlardı. Herkes onları  adsız diye çağırıyordu.
Padişah  Gülce Sultan, ve diğerleri, yıllardır yaşlı şifacının gelmesini bekliyordu.
Çocuklarının  altı yaşına gelmesine rağmen adlarının olmaması onları çok üzüyordu.
Padişah  yaşlı şifacıya söz vermişti. Bu yüzden  kızlarına şimdiye kadar bir isim vermemişlerdi.
Vezirin oğlunun ve hizmetçi Ayda'nın oğlunun da adı yoktu.
Onlarda yaşlı şifacıyı bekliyorlardı.

PADİŞAHIN KIZI VE YEDİ DENİZİN KORSANI.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin