KADER AĞLARINI ÖRÜYOR - OLMASI GEREKEN OLACAK

15 3 1
                                    

4.HİKAYE

Bir kadın kocasının onu sevmesini nasıl sağlar? Horlanmaya, ezilmeye nasıl dayanır? Zorla seninle evlenmiş bir adamın kalbini nasıl yumuşatır? Ruhu huzursuz ve dargınken nasıl her şey çok iyi gidiyor oyununu oynar? Kocasının onu değilde başka kadınları seçtiği gerçeğini nasıl görmezden gelir? Tüm bu soruları sorup durdum. Evlendiğim adama haksızlık edemem ne o ne ben bu evliliği istemiştik. Ailelerimiz bir zamanlar birbirlerine söz vermiş, sonra da kocamın babası, ölmeden sözünü hatırlayıp oğluna evleneceksin o kızla, deyip zorla söz verdirmesi yeterince ironik değilmiş gibi dedem de babama ölmeden kızını bu adamın oğluyla evlendir diyerek söz verdirmesi bizim kaderlerimizi bağlamıştı. Ya belki biz başkaları seviyoruz, aklımızda başkaları var neden kendi kafalarına göre böyle sözler veriyorlardı hiç anlamıyordum.

Aramızdaki tek ayrım bu değildi, kocamın ailesi çok zengindi. Aslında kocamın çabaları ve ticari zekasıyla doğru yatırımlar ve işlerle oldukça tanınan bir aile oluvermişlerdi. Böyle bir adamında çok fazla isteğini oluyordu. Bizse sıradan basit bir mahalle hayatı yaşayan kendi halinde geçinip giden insanlardık.

Kocamın beni bulup durumu açıklaması üzerine, babamında ikna çabalarıyla yirmi altı yaşında onunla evlendim. Evimi, tanıdığım mahalleyi geride bırakıp Turhan'la bir yuva kurdum. Olması gerekenden biraz farklı ve istek dışı, Turhan benden hiç saklamadı. Sen benim tipim değildin zaten böyle bir durumda senden hoşlanamazdım da demişti. Ben de böyle düşünüyorum diyecekken o bana sevgilisini tanıtmış, eğer sen olmasaydın onunla evlenecektim. Sence de sen onun yerine alarak ona haksızlık etmiyor musun? Ağzımı açacakken yine beni susturdu. Sigara yakmıştı, "Biliyorum, senin suçun yok, bundan sonrası için neler yaparıza bakalım diyorum ben de" bakmıştık bundan sonrasına, üç yıldır evliydik. Bir ev de yaşıyor ne ailesiyle muhatap oluyordum ne de kendisiyle, arada gelirdi. Bazen aylarca olmazdı. Sözün sadece evlilik kısmı vardı ve onu o da ben de tamamlamıştık. Birleşme kısmı ise biraz dumanlıydı. Evlendikten on beş gün sonra basitçe ve hızlıca olmuştu. Evliliği tamamlamak istediği için yapmış ikimizde bundan mutlu olmamıştık. Yine de o gece bekaretimi alarak eşi yapmıştı. Evimi seviyordum, limitsiz kartım ve hiç bitmeyen banka hesabımla istediğim gibi dizayn etmiştim. Rezidansın üst katlarında şehri bir baştan bir başa paranomik görüyordu. Uzaktan deniz mavliğine bakıp kahve içmenin zevki çok başkaydı.

Turhan'la evliliğin getirilerini konuşmuştuk ve ortak vardığımız konulardan biri de ilişki meselesiydi. Aslında o sevgilisiyle olmaya devam edeceğini, zaten ondan olma bir erkek çocuğunun olduğunu ilerde varisi olacağını söylemişti.

Bazen eve gelir sigara eşliğinde yaptığım kahveyi manzaraya karşı içer herşey yolunda mı diye sorar giderdi. Evliliğimizin üçün ayında bir gece uyurken birden kapı açıldı ve o gelip üzerime çöktü. İlkinden bambaşka şekilde ve upuzun süren bir deneyimin ardından üzerimden kalkıp yana devrildi. Bunun isteyerek değil sevgilisine kızdığı için yaptığını sabah yıkandıktan sonra hazırladığım kahvaltının yüzüne bile bakmadan giderken söylemişti. Sonra sürekli sevgilisine kızar olmuştu ki, haftada iki kez gelip gitti. Her defasında kalbimi kırıyor ya da can yakıcı bir konuşma yapıp o gece hoşuma giden ne varsa alıp götürüyordu.

Turhan'ın annesini ve ailesini sadece evlendiğim gün görmüştüm. Sonra herkes herkese yabancı olmuştu. Turhan'ın bana layiksin ifadelerine ve horlamalarına rağmne benle ve evde geçirdiği vakit arttı. Hatta bir gün düzgünce benle sohbet bile etti. "Eğitim kaça kadar aldın?" demişti kahvaltıda herşeyi yemiş geriye yaslanmış halde, "Üniversite, öğretmenim ben" kaşlarını kaldırdı. "İyiymiş, ben de senin liseden sonra okumadığını düşündüm, çalışıyor muydun peki" akıcı bir şekilde konuştuk. "Bir şey daha soracağım, farkındaysan birlikte olurken ben korunmuyorum, sen de korunmayı bilmiyor gibisin, hiç merak ettin mi hamile miyim diye?" bana hiç sormadığı şeyi yüzüne karşı sakince söyledim. "Benim çocuğum olmazmış, lise de bir kaza geçirdim ondan dolayı" adamın bakışları sertleşti. "Neden söylemedin daha önce..." gülümsemeye çalıştım. "benimle sadece evlenmek istediğini zaten bir kadının olduğunu söylemiştin, ve çocuğun olduğunu...benim hamile kalamamam seni pek ilgilendrimez diye düşündüm." Kara gözlerini üzerimde gezdirdi. "Kesin mi hamile kalamıyorsun, bir tedavisi filan yokmuymuş?" telefondam raporlarımı gösterdim. İnanır gibi oldu, "Bir de bizim hastanedeki doktor baksın, ona göre birşeyler düşünürüz." O gün yarı hissesinin sahibi olduğu hastaneye bizzat kendisi götürdü. Girmediğim test kalmadı. Sonunda prof olan bir doktor durumu ona açıkladı. "Maalesef Turhan Bey, eşiniz hamile kalamaz, rahmi ve yumurtalıkları aldığı darbelerden dolayı işlevini yitirmiş" bunu defalarca duymuştum. Turhan'ın bana bakışını gördüm, doktorsa bana soru soruyordu. "Kaza nasıl oldu?" o ana gitmek istemiyordum. "Karşıya geçmek için ışığı bekliyordum, okula gidiyordum o sırada...bir alkollü sürücü direksiyon hakimiyetini kaybederek karşı şeritten kaldırıma çıkmış altına da beni almış, ben pek hatırlamıyorum" o gün eve giderken Turhan hiç konuşmuyordu. "Madem hamile kalamıyorsun başka kadınlardan çocuk sahibi olmama bir mani yok" yine kırıcı konuşuyordu. Üç gün eve gelmedi, dördüncü gün sokakta bulduğum bir biçare kediciği yıkarken kapı çaldı. Kediciği hızlıca durulayıp bir havluya sarıp onu da kucaklayıp kapıyı açtı. Turhan gelmişti, kucağımda kedi yavrusunu görünce bir süre öylece bakakalmıştı. "Burda mı yaşayacak bu?" başımı salladım. "Biçarenin annesi ölmüş, çok kötü durumdaydı. Bu soğukta hiçbir canlı dışarda olmamalı." Küçük kediyle ilgilenirken o gitti, geri geldiğinde üzerinde önü açık koyu renkli bornozu duruyordu. Kendisi eşyalarını getirmiş o getirdiklerini onun dolabına ve askıya takmıştım ordan biliyordum. Önü açık ve gösteriş yaptığının farkında bile değil, "Kediyle yeterince ilgilendin, gel de biraz benimle ilgilen."dedi. Duymamazlıktan geldiğimi farkedince, kime diyorum diyerek beni tutup kucakladı. Ağzımı açıp birşey diyemeden ağzımı ağzıyla kapatmış halde odaya götürdü ve kapıyı sertçe kapattı. İlgiyi zaten sevgilisi vermiyor muydu benim gibi bir kadını hem horlayıp hem de ilgi istemesi ne kadar da anormaldi.

HAYATA DAİR KISACIK HİKAYELER by sealaterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin