Genç kız sırasının üzerindeki işlemekte oldukları dersin kitaplarına başını koymuş, bulunduğu ortamda uyuyamayacağını bilse de bir müddet gözleri yumuk; kulağı her ne kadar duymakta olsa da gerçek manada sözlerinin anlamını algılayamadığı İngilizce öğretmenindeydi. Sınıfta oluşan şamatadan da anlaşılacağı üzere sınavların bitmesi ile çoğunluk kesim artık ne ders ile ne de şimdiki derslerine girmiş ve 'seneye karşınıza şu tarz konular çıkabilir 'niyetine ders işlemeye çalışan öğretmenleriyle ilgileniyordu.
Genel manada kafalara kodlanmış tek bir kavram vardı. 'Yaz Tatili'
Sınıfın içi tam anlamıyla karmaydı. Öğrenciler oturdukları sıraları birleştirmiş, kiminle hangi aktiviteyi yapmak için buluşacaklarını, gerçekleştirmeyi hedefledikleri şeyler doğrultusunda arzu ettikleri planları, seneye okul zamanına dair kendi adlarına nasıl yatırımlarda bulunacaklarını birbirlerine aktarıyorlardı.
Pekte bi mutluluk duygusu gündemdeydi muhabbetlerinde. Sıradanlaşmış okul günlerine nazaran farklı bir atmosfer hakimdi sınıfta. Artık dert edinilecek herhangi bir sınav, performans ya da proje ödevi yoktu ve karne notları az çok netliğini kazanmaya başlamıştı. Demem o' ki bu saatten itibaren geriye kalan son günlerinin kıymeti açığa çıkmış bir vaziyette vakitlerini bu şekilde doldurarak geçirmeyi yeğliyorlardı.
Mutluluğu paylaşanlar anın keyfini çıkarıp sayılı günlerin kaldığı yazı düşlemekte olsa da aralarında yazın gelişine duygusal yönden bakanlarda yok değildi.
Artık 11. Sınıf olacaklardı çünkü. Herkes kendi alan seçimini bu sene yapmıştı. Ona göre yollarına devam edeceklerdi. Söz konusu bu olunca kimi eşit ağırlık kimi sayısal kimi sözel kimi de dil seçimi yapmak durumunda kaldığından her alan için sınıflara dağılımlar gerçekleşecekti.
Sınıfın en sessiz öğrencisi bile kendi başına oturmuyor, o da ön sırasında oturan bir başkasıyla hobilerini ve seneye seçmiş oldukları alan seçimlerini birbirleriyle paylaşıyorlardı.
Sonunda tahtanın karşısında sesini dinletemediği sınıfın durumunu gören hoca ise artık öğrencilerinin derdinin ders dinlemek olmadığını kabullenerek kendi masasına geçtiğinde hala öğretmenlerinin gözünde iyi bir imaj bırakmaya çalışanlarda yanında toplaşarak onu kendi başına oturmaya bırakmıyorlardı.
Son durum olarak ortam bundan ibaretti.
Genç kız gözlerini açıp, çenesini masaya dayayarak gözünün önündeki uçlu kalemini aldı ve yanında duran yine masasındaki biraz önce başını koyduğu defterinden rastgele bir sayfa çevirerek canının sadece bir şeyler çizmek istiyor oluşuyla defterindeki karelerin kenarlarını çizmeye başladı. Aklında yapmayı düşündüğü bir desen ya da motif yoktu. Öylece kafasına estiğine çizgiler çekiyor, kimisinin içine çarpı atıyordu. Dakikalar boyu kendinin bile şöyle bir baktığında herhangi belirli bir anlam yükleyemediği karalamalar yaptı. Bir süre sonra bir insan figürü çizdiğinde sanki biri onu dürtmüş gibi duraksayarak sınıfın içerisinde kendi yalnızlığını kendine hissettirmeden kendi kendini avutma niyetine yaptığı karalamalarından başını kaldırıp elindeki kalemi bırakarak, kendini dış taraftan hayal etmeye başladı.
Anlaşılıyordu ki sınıflarındaki ses çokluğu ona tekrardan düşünüp durduğu aynı soruları sordurtmaya başlamıştı.
Herkesin bir muhatabı varken o neden yalnız kalmıştı, bunu kendi kendine kendisi mi yapmıştı yoksa kendi dengine oranla bir kişi bile yok muydu sınıfında? Acaba diğerleri onu nasıl görüyordu ya da görmeyi seçiyordu? Kendi kendine takılmaktan zevk alan bir asosyal mi yoksa ortamdan gerçekten hoşnutsuzluk duyan bir kız olarak mı tanımlıyorlardı? Durduk yere anlık gelişen bir sorgulama değildi bu. Ortaokuldaki rahatlığı lise zamanında bedenini terk etmiş gibiydi. Bir ortamda herkes en az bir kişi ile diyalog halinde olabiliyorken o neden sadece karalama yaparak vaktini geçirmeye çalışıyordu? Ortaokulda edindiği dostlarıyla olan içten sohbetleri neden başkalarıyla da yapamıyordu? Gerçekten 9. Sınıftan bu yana bunu düşünüp duruyordu. Sanki başka biriyle ya da birileriyle de vakit geçirmeye kalkışsa onun için pek de bir şey ifade etmeyecekti. Çünkü içinden bir his asla yeni bir şahsiyetle yeterince samimi olabileceğini düşündürtmüyordu ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LUNAPARK
Teen FictionLise öğrencisi 5 gencin eğlencesine gittikleri lunaparkta tanıklık ettiği bir cinayet meselesi...