Lunapark

8 0 0
                                    

Sonunda annem de saçlarını kurutup iki saat süren maşasını yapmasının ardından giymeyi planladığı siyah kısa kol tişört, mavi kot pantolon, dolgu topuklu hasır sandalet, kırmızı geniş omuz çantası ve saçlarına geçirdiği siyah güneş gözlüğü ile birlikte evden çıkmaya hazırdık.

Yaptığı yemekleri, marketten aldıklarımı ve evden çıkmadan evvel gerekli olarak hazırladığımız öte beriyi de alarak annemin 2008 model Peugeot gri arabasına binerekten yola koyulmuştuk.

Ben-"Anne."

Annem-" Efendim?"

Ben-"Kayla'nın annesi ile tam olarak ne konuştunuz?"

Annem-"Sevinç yenge desene kadına kızım. Kayla'nın annesi mi diyicen kadına gidince?"

Ben-"Uf ne yapayım anne unutup duruyorum adını. Sen söyle şimdi ne konuştunuz?"

Annem-"Dedi, kızlar eğlenirken bizde oturur kahve içeriz. Bende..."

Ben-"Sende tabi bu teklifi geri çeviremedin."

Annem-"Ne yapayım Beste? Bir kahve demi içmiyim? Aa kadın ne güzel çağırmış.. bi dur bakayım."

Ben-"Iyy tamam tamam için kahvenizi, sohbetinizi de yapın."

Annem-"Siz sanki bi geri. Kim bilir hangi gereksiz mevzuları konuşacanız."

Ben-"Ayıp ama anne bu dediğin. Biz ne zaman gerekli olmayan konular hakkında konuştuk? Teessüf ederim."

Annem-"Tamam canım kızım benim. Öyle diyorsan öyledir."

Dediği sırada radyodan Manu Chao'nun Me gustas tú şarkısını açmış, keyifle ve hafif bir tebessüm ile yola odaklanmıştı. Tam bir yaz havası vardı. Meltem rüzgarıyla birleşmiş gün batımı vaktinin oluşturduğu ahenk tarif edilemezdi.

Açık camdan, yanlarından geçtiğimiz arabalara bakınmaya başladım o sıra. Araba modellerinden pek anladığım söylenemezdi. Annemin arabasının markasını da satıcıdan duymuştum. Nadir bildiğim markalardan biri de o' dur.

İnsanları merak ediyorum. Vızır vızır ilerleyen araçların içerisinde kim bilir kimler ne hâlde, ne yapıyor, kimle ya da kimlerle?.. Herşey planlandığı gibi giderken hayatın kendine has başka bir planı varsa ve artık bazı şeylerin geri dönüşü olmayacaksa? Belki de bu son araba yolculuklarıdır. Bir daha yeni bir yola koyulacak yeterli derman kalmayacaktır birilerinde, belki de gerçekten bir daha yola koyulmaya ömürleri yetmeyecektir. Bilemiyorum, bilemiyoruz işte. Başkalarına baktığımda da olasılığı söz konusu olabilecek her türden ihtimali düşünüp duruyorum.

O an küçük sevimli bir kırmızı araba geçti tamda yanımızdan. Saniyeler içerisinde gördüm. Şoför koltuğunda tahminen 35 yaşlarında bir adam, kulağında karşı tarafa bağırarak birşeylerden söz ettiği bir telefonu vardı. Kim bilir hayatında neler yaşanıyordu onunda? Belki bir yakını hastanedeydi? Ya da okuldan kaçtığını öğrendiği çocuğu ile konuşuyordu, Bilmiyorum. Herkesin hayatı apayrı bir hikâye. Yazarları bu hikâyeyi yazmayı bırakırsa sonu intihar ile bitebilecek bir tür olma ihtimali olan bir hikâye. Ama yazarın her hafta yeni ayrıntılar ve yeni bölümler ile geri dönüş yaptığı aktif bir hikâyede olabilir. Hayat devam ediyor ve biz daha ne olduğunu anlamadan en ufak bir dalgada sürüklenip gidiyoruz. Kimisi takmıyor tabi. Sanki sonsuz bir alemin içerisindeymişiz gibi. Ölümsüzlük mümkünmüş gibi...

Sonra bir taksi geçi verdi yanımızdan, sonra başka gri bir araç ve başka başka taşıtlar.

Annem suskun, rastgele açılan parçaları dinleyip direksiyon sallıyordu. Ben ise koltuğun cam tarafına doğru olan kısmına kafamı yaslamış öylece dışarıyı seyrediyordum.

LUNAPARKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin