"Ne demek geçmişe dönmeliyiz Kerem farkında mısın sen dediklerinin?!" tekrar geçmişe dönme fikri gerçekten korkutucu geliyordu.
"Yapılabilecek en iyi şey şuanda bu. Başka bir planın var ise söyle bana" dedi stresle.
"Siyah bir araba geldi " dedi Selim telaşla. Hızla arkama döndüğümde arabadan 4 kişi iniyordu. Kerem'e geri döndüm hemen. "Peki siz ne yapacaksınız Selen ile!"
"Sen bizi merak etme, ikiniz de 1975 yılına gitmelisiniz. O zamanlarda böcek ve adamları Meksika'da Selim'i aramaya çıktı. Ama dikkatli olun. Birkaç adamını bırakmıştır civarda." olumlu anlamda başımı salladım ve salonda bulunan çekmeceye doğru ilerleyip sonradan ihtiyacım olacağını tahmin ettiğim için satılması kolay birkaç değerli eşyamı aldım. Ve kenarda duran sırt çantama koydum. İhtiyacım olduğunu düşündüğüm herşeyi çantamın içine koydum. Hızla Selim ile kıyafetlerimizi değiştirmek için odalarımıza çıktık. Hazırda bulundurduğumuz ceket ve botları giyinmiştik. Salonda bizi endişe ile bekleyen Keremin yanına geri döndüm.
"Peki sizinle nasıl iletişime geçeceğim?" İki eliyle omuzumu tuttu. "Merak etme telefonunu bizi arayabileceğin şekilde ayarladım bile." sonra sarıldı. "Dikkatli olun anne." içim titredi biranda. Ben de sarıldım. "Sen de dikkat et kendine." uzaklaşarak yüzüne baktım. Yanağına uzun öpücük kondurarak ayrıldım. Gözleri dolu dolu bana bakıyordu. Yapay bir gülümsemeyle Selim'e döndüm.
"Tekrar zamanda yolculuğa hazır mısın?" dedim elimi uzatarak. Elimi tuttu bana bakarak.
"Hadi gidelim artık Hatun" odaya açılan kapıyı 75 sonbaharını düşünerek açtım ve içeriden bulanık bir görüntü çıktı. Sağ ayağımı yavaşça soktum. Ve komple girdik kapıdan içeri.
Etrafa bakındığımda ev yine eski haline geri dönmüştü. Selim ise etrafa bakınıyordu.
"Nedense tuhafıma gitti evin bu hali" dedi sırıtarak. Gün burada yeni batıyordu. İçeri sızan turuncu ışıklardan salonun içi ne kadar tozlu olduğunu farkettim. Televizyonun kenarları örümcek ağı oluşmuştu artık.
"Yatıp dinlenmeliyiz artık. Çok yorucu bir gün oldu." dedim yorgun bir sesle.
"Yukarıdaki odalarda sadece bir tanesinde yatak var. Diğerleri hep depo olarak kullanılmıştı en son. Gidip bir bakalım" dedi Selim. Yukarı kata çıktığımızda Selim'in gerçekten de dediği gibi odaların depo olarak kullanıldığı ve farelerin cirit attığını gördüm. Yatak odasına girdiğimizde ilginç bir şekilde tertemiz olduğunu farkettim."Burada daha önce biri mi kaldı acaba?" Dedim endişe ile. Selim kaşlarını çattı. "Yolunda olmayan birşeyler var. Sen yat dinlen ben burayı kontrol edeceğim biri gelebilir."
"Sen de uyumadın. Dinlenmen lazım." camın kenarına gitti ve hafif perdeyi aralayıp dışarıyı kontrol etti.
"Hatun beni düşünmenin sırası değil şuanda. Alışkınım ben. Yat dinlen sen." Yatağa oturup uzun botlarımı çıkardım. Giyindiğim ceketi de çıkarıp kenara koydum. Yatağa uzanırken Selim de pencerenin kenarında bulunan tekli koltuğa oturdu."İyi geceler" dedim uykulu ses tonuyla.
"Sana da güzel hatun"♪•♪•♪•♪
Gözlerimi açtığımda etrafa bakındım önce. Sonra geçmişte olduğumuzu hatırladım. Kafamı pencere tarafına doğru çevirdiğimde Selim eli yeni çıkmış sakallarında düşünceli bir şekilde olduğum yöne bakıyordu.
"Günaydın." gözleri bana döndü.
"Günaydın" dedi aynı şekilde. "Gelen giden oldu mu" olumsuz anlamda cıkladı. Havada gök yarılmışçasına yağmur yağıyordu. Duvardaki saate baktığımda sabah 10 olmuştu bile. Yataktan kalkıp botlarımı geri giyindim. "Acıktım ben hadi birşeyler yiyelim." dedim. Olur anlamında başını sallayıp ayağa kalktı. Mutfağa indiğimde oranın da en az yatak odası kadar temiz olduğunu anladım.