Çantamı toplarken biranda elektrikler gitti. Yanımda hâlâ dediğim cümleyi algılayamayan adama endişeyle baktım. O da bana baktığında duvarda aniden bir ışık belirip kayboldu.
"Sanırım çoktan buldular beni! Çabuk gel benimle" fermuarı hızla kapatıp bavulun üstüne kendi çantasını koydu ve kolumdan tutarak mutfağa doğru çekiştirdi. Kapıdaki minik tıkırdama sesleri geldiğinde masanın altına girdik.
"Girişi kapattılar. Nasıl kaçmayı planlıyoruz 2022 yılına!" dedi iğneleyici ses tonuyla. "Izin verirsen düşünmeye çalışıyorum"
"Bizi bulmaları an meselesi hatun. Çabuk ol" hızla dedemi ne dediğini tekrarlamaya çalıştım. Bir çıkış kapısından bahsetmişti. Acaba o bahsettiği gücümle balkon kapısını geçit olarak kullanabilir miydim ki? Aklıma en uçuk o geliyordu ama en son çarem buydu maalesef.
"Bu evde gizli bir kapı falan var mı?" olumsuz anlamda kafasını salladığında sesler giderek artmıştı. Kapı ihtimalini kendimi riske atarak deneyecektim. Çünkü başka kaçabileceğimiz bir yer yoktu. Köşeye sıkışmıştık. Sessizce masanın altından çıkarak bahçeye açılan kapının önüne geldim. Selim sessizce ne yaptığımı sorduğunda susması gerektiğini işaret ettim. Kapıya odaklanarak kaslarımı gevşettim. Gözlerimi kapatarak önümdeki kapının bizi evime götürmesini hayal ettim. Parmak uçlarım hafifçe sızladığında adamların içeriye geldiğini duydum. Hızla gözlerimi açarak Selime döndüm ve gelmesini işaret ettim. Hemen yanıma geldiğinde içeriye maskeli tabancalı bir adam geldi. Kapıyı açtığımda adam namlunun ucunu selime döndürdü. Kapıdan içeri adım attığımız an bir el silah ateş edildi.
○●○●○●○●○
Kapı bizi içeri öyle çekmişti ki ikimiz de yere düştük. Gözlerimi açtığımda sevinçten ağlamak üzereydim. Çünkü şuanda kendi evimin salonundaydım. Selime döndüğümde omuzunun kenarı kan ile kaplıydı. Olduğu yerde oturur pozisyona geldiğinde bana baktı.
"Önemli değil sadece hafif bir sıyırık" omuzunu tutarken eve baktı. Gözleri irice açılmış etrafı izliyordu. Ayağa kalkarak eski koltuğun yerinde olan L model beyaz koltuğa bakıyordu. Karşısındaki televizyona baktığında ağzı bile açılmıştı. "Şu an 2022 yılında mıyız gerçekten?" dedi şaşkınlığını gizleyemeyerek. "Evet şuan mutluluktan ağlayabilirim ama önce omuzuna pansuman yapmalıyız." mutfağa gidip en yakın arkadaşım Selenin hazırladığı ilk yardım çantasını çekmeceden aldım. Arkamı döndüğümde Selim de peşimden gelmiş etrafı izliyordu. Hemen yaralı olmayan kolundan tutarak amerikan tezgahına oturttum.
"Tişörtünü çıkart pansuman yapacağım" sessizce dediklerimi yaptı. Tişörtünü çıkardığında yapılı olan vücudunda bir çok yara izi olduğunu gördüm. Aniden elimle ağzımı kapattım.
"Bunlar nasıl oldu?"
"Sıradan biri değilim maalesef hatun. Başka sorun yoksa pansumanı yap yoksa yanlış şeyler düşüneceğim" dediği şeyle hemen kaşlarımı çattım ve sırtına vurdum. Gülmeye başlayınca çantayı açıp ekipmanları çıkardım. Yarası o kadar derin değildi ama her an mikrop kapabilirdi. O yüzden işimi hemen halledip yavaşça sardım. Canı acıyor mu diye yüzüne baktığımda bana bakıyordu."Nasıl birisin sen, 2022 yılına nasıl getirdin bizi?" kısık sesle söylediği cümle içimi acıttı. Gözlerimin dolduğunu hissettim. "İnan ben de bilmiyorum." burnumu hafif çekerek sargıya devam ettim. Ona bakmadan konuşmaya devam ettim. "Burada güvendesin. Kimse seni bulamaz. O adamlar seni bir 30-40 yıl daha bulmaya çalışır rahat ol." Sargı tam bitiyordu ki parmağıyla çenemi kendisine bakacak şekilde kaldırdı.
"Sen iyi değilsin Pınar." dolan gözlerim biranda dökülüp yanaklarımdan süzüldü. Selim beni kendine çekerek sarıldı ve sırtımı sıvazladı.
"Tamam hatun sakin ol. Şimdi sargıyı bitir de aşçılık yeteneğini biraz göster" kolunu bırakmadan ayrıldım ve sargıyı tamamlayarak göz altlarımı sildim. Gülümsemeye çalıştım.
"O zaman Pınar Rose İzgi'nin en ünlü yemeğini yemeye hazır ol."